İsviçre'deki zulaları Erdoğan açtı

İnternetin doğasından kaynaklanan en önemli dinamik; yayınladığı her şeyin; doğru ya da yanlışlığına bakılmaksızın, tıklanma sayısına bağlı olarak, bu bilgiyi "gerçek gibi" sunmasıdır.
Wikileaks belgelerinin internette yayınlanması ardından iç politika malzemesi olması, tam da "yanılgıdan" kaynaklanıyor.
CHP'nin Wikileaks'ta yer alan ABD Ankara Büyükelçiliği yazışmalarında iddiaları, bilgi ile belge arasındaki ayrımı ortaya koyuyor.
İsviçre'deki banka hesaplarına dair "söylentilerin" muhalefetin dilinde "iddia" sayılıp "ispat edilsin" talebine tırmanması da bu hata yüzünden...
Bilinen şudur; bilgi, "doğru ve yanlış" noktasında ayrışır. Belge ise "sahte ve gerçek" değerinden yürür. İnternet Üst Kurulu üyeliğim süresinde, yıllarca bu "iddiaların" yarattığı yıkımların mağduru insanların şikâyetlerine muhatap oldum. Birileri, kızdığı birine, genelde eski sevgilisine, "sınır tanımayan" dozda iftira atıyor.
'İsviçre'de hesapları var' diye Başbakan'a yöneltilen muhalefet saldırısı, "aksine, bu hesapları şeffaf hale getirme gayreti olduğu" gerçeğini örtmüyor. Başbakan Erdoğan sadece İsviçre değil tüm vergi cennetlerindeki gizli hesapları yani zulaları ortaya çıkaracak G-20 protokolünü bizzat kendisi imzaladı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in İsviçre'de "gizli hesap dönemini kapatan" bir anlaşmaya imza attığını biliyoruz. Şimşek art arda birçok ülkeyle yurtdışına kaçan vergilendirilmemiş paraları ortaya çıkaracak uluslararası anlaşmaları imzalıyor.
Bir yanda İsviçre'de hesabı olan Türklere dair bilgileri şeffaf hale getirme gayreti, öte yandan ABD Büyükelçiliği'nin yazışmalarındaki dedikodulardan yola çıkarak "hesap olmadığını ispat et" talebi...
Wikileaks'ın sızdırdıklarını akıl süzgecinden geçirmeden, bunlardan hareketle politika yapmak, Edelman'dan fark bırakmaz insanda...