Gerileme itirafı
Türkiye'nin İlerleme Raporu'na bakınca Avrupa'nın gerilerde kalan zihin yapısını daha net görüyor insan. İfade özgürlüğünün pratikte kısıtlandığı ve çok ciddi "kaygılar(!)" üzerine kurulu raporun özünde "sizi almamak için bulabildiğimiz bahaneler" itirafı yatıyor.
Ankara Anlaşması'ndan günümüze dek kapısında bekletildiğimiz Avrupa'nın üyelik için dayattığı şartlara bakıyoruz: Maastricht ve Kopenhag kriterlerine dek, çoğunu başarmış, diğerlerinde de zaten üyesi ülkelerden daha ileri performans göstermişiz.
10 yıl önce Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın konuşmasını hatırlıyorum. "biz dahi Türkiye'ye dayattıklarımızın üçte ikisini başarabildik" diyordu. AB Komisyonu 2012 Türkiye İlerleme Raporu'nda yer alan ifadelere bakınca, benzer dayatmaların sürdüğü anlaşılıyor. Ancak bu defa, AB'nin eski iştah açıcılığının gittiği, yerini de "yaşlanan yavaşlayan" Avrupa'nın kendi krizini görmeden kestiği ahkâmlara bıraktığını görüyoruz.
TİSK Başkanı Tuğrul Kudatkobilik'in ifadesiyle, "AB, Türkiye'yi eleştirmekten çok, kendi sorumluluklarına odaklanmalı" ve Türkiye'nin Avrupa'ya sağlayacağı faydayı öne çıkarmalı.
Benim tezim, vizesinden raporuna dek sürekli aşağıladığı Türkiye'nin, Avrupa için kurtulma reçetesi haline geleceğidir. 10 yıl içinde bizi almalarına gerek kalmayacak ancak AB ülkeleri vatandaşlarının Türkiye'ye girebilmek için vize almaları gerekecek.
Şimdi vites düşürmüş dahi olsa, 3 yıl içinde yeniden rekor büyümeye ulaşacak Türkiye'yi, durgunluğun pençesinde iken böylesine karalamak, Avrupa'nın gerilediğinin itirafı gibi geliyor bana. Shakespeare'in dediği gibi, "o kadar geç oldu ki cevabın, ne sorduğumu unuttum" Avrupa!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.