Nükleerde stratejik manevra
Sürekli nükleer enerjiyi konuşuyor, bir türlü beklenen adımı atamıyoruz. Nükleer santral yapmak sıradan bir iş değil ki!.. Büyük finansman ister, güçlü lobicilikle yürür, büyük iştir.
Nükleer Enerji Kanunu ve yönetmelik çıktı. İhale yaptık, olmadı, "hükümetlerarası anlaşmaya" döndük. Şimdi soru şu: Nükleer enerjide yolun neresindeyiz? Önce Rusya yolculuğu.
15 milyar dolar olacağını tahmin ettiğimiz Mersin Akkuyu Santrali'ni Rusya'nın milli şirketi ROSATOM yapacak.
Ruslar, Türkiye'de yeni bir şirket kurmaya çalışıyor. Önümüzdeki ay şirket kuruluşu tamamlanacak. Bu şirket lisans için başvuruda bulunacak. Lisans alma yolculuğu bir yılı bulabilir.
İnşaatı kim yapacak, fiyat ne olacak, yerli ortak nasıl seçilecek?
Tümüne Rusya karar verecek.
İnşaatın 6 yıl süreceği tahmin ediliyor. İşte Türkiye, en erken 2019'da ilk nükleer santraline kavuşacak.
Siyasi irade, Rusya'yla imzalanan "nükleer anlaşma" yoluyla bölgedeki "siyasi gücünü" yükseltmek istiyor. Neticede nükleer santral kararı tamamen siyasi tercihlerle ilgili... Türkiye kararlı, nükleerde, "ABD ve AB" dengesini dikkate almıyor.
Bu yaklaşım Sinop'ta kuracağımız ikinci nükleer santrale damgasını vurdu. Santrali yapacak ve işletecek ülke olarak Güney Kore'yi belirledik, şirketi KEPCO ile ön anlaşma yaptık. Yatırımın tutarı şimdilik 20 milyar dolar. Güney Kore, bol bol santral kurmuş ama teknolojisi dünyada yaygın değil.
Düğüm, G-20 zirvesinde iki ülkenin liderlerinin yapacağı görüşmede çözülecek.
Kulislerden yansıyanlara göre, bu yolculukta farklı modeller gündeme gelebilir.
Peki, Güney Kore olmazsa ortaya atılan "Japonya modeli" tutar mı?
İşin uzmanları, "Güney Kore neyse, Japonya da o!" diyor. Japonya nükleer teknoloji açısından çok güçlü değil. Kazan üretiyor. dört yıl sonrasına sipariş veriyor. Keşke, teknolojisi Kanada ve Rusya'dan daha iyi ve uygun olsa!..
Japonya tercihi olsa olsa, "stratejik bir manevra" olur!.. Böyle bir seçimin ne bölgesel, ne AB, ne de ABD politikamıza bir yararı var.
Ancak bizim üzerinde durmak zorunda olduğumuz konu, Güney Kore'nin "ağır sulu teknolojisi."
Bu teknoloji bize uygun mu? Niye hafif sulu teknoloji değil?
Eğer Sinop'a bu teknoloji kurulursa, Karadeniz'in suyu ısınır mı?
Doğal denge bozulur mu?
Bunları tartışmak daha da önemli!...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.