Küresel fırtına kar topluyor
Küreselleşme, çeyrek asır önce "Her zaman, her yerde, her şeye ulaşma" diye başladı. Global köy ifadesiyle tanımını yarattı. Aynılaşma süreciyle, kaybedenler de küreselleşmenin karşıtı yerelleşmeyi keşfetti.
Sermaye, emek ve meta mobilize ise, "Bu kadar güçlü küreselleşme hamlesi karşısında ulus devletin işlevi kalmadı," denildi.
İşte, "Ulus devlet yıkılır!" tezi de bu noktada ortaya atıldı.
Tartışmanın üzerinden 10 yıl geçti. İlk uyarı, düşünür Francis Fukuyama ve Rant Corporation'dan geldi: "Artan tehditler karşısında kendi ulusumuzu güçlendirmeliyiz. Güçlendirme sürecini Dünya Bankası ve IMF ile birlikte yürütmeliyiz. Bu 'zayıf devletin' kamu harcamalarını, temel bürokratik hizmetlerin üretilmesi bakımından yapılandırmalıyız!"
Yani, "Benim için üret, benim için tasarruf et, ben borçlanırım" dönemi yürümüyor. Toplum, siyasetten bağımsız bir ölçek. Her şey bu ölçekte cereyan ediyor. Eğer bir ülke kendi ölçeğinde üretim ve tasarruf yapamıyorsa, söylenecek fazla söz kalmıyor.
Bundan böyle ne ABD, ne Türkiye, ne de başka bir ülke, üretim ve tasarruf yeteneklerini bir başka ülkeye havale edemeyecek.
Kriz, iktisat tarihçisi Prof. Dr. Mehmet Genç'in dediği gibi 'havale etme' dönemini zorlaştırıyor.
Borçlanma tavanı arttı ama 'kriz çözüldü' diye kimse sevinemiyor. ABD Hazinesi, 15 gün içinde 332 milyar dolar borç ödeyecek, kasada 73 milyar dolar var. Dünyanın banknot matbaası sayılan FED, eskisi gibi kolay para da basamayacak.
ABD argosuyla şimdi "It's pay time!" yani, ödeme zamanı! Buna, "hesaplaşma da" denebilir.
Zaten Rusya Başbakanı Putin, vakit kaybetmedi, "ABD ekonomisi asalak" dedi.
Arap dünyası sessiz.
Fakat borçlanıp tüketen ABD ile üreten ve tasarruf eden Çin'in nasıl hesaplaşacağı belli değil, küresel fırtına kar topluyor.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, işin farkında, durumu şöyle ifade ediyor: "Tahayyül bile edemeyeceğimiz gelişmeler..." Demek ki, "küreselleşme ve ulus devlet" yolculuğunu çok tartışacağız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.