Diyarbakır ve Erbil'in ortak vizyonu
Savaş silah ister. Barış üretimin dostudur. Silahlar sustu. Şimdi terörün sınır dışına çıkmasını bekliyoruz. Sonra da silahlar gömülecek. Bu zaman alacak çetrefilli bir iş. Burada gözden kaçırılmaması gereken en önemli ayak ekonomi. Türkiye, sonuncusu 40 yıl süren isyanla boğuşuyor. Devlet hep kaynaklarını isyanı bastırmak için devreye soktu. Silaha 400 milyar dolar harcadık. Bunun sonucu doğudan batıya her bölgeden insanımızı kaybettik. Hepimizin refahı azaldı. Düşünün, bu kaynağı eğitime ve üretime harcamış olsaydık, ne olurdu ? Hep birlikte uçardık.
Barış ancak toplumsal refahın adil paylaşımıyla gerçekleşebilir. Bugüne kadar bölge ekonomisinin önündeki en büyük engel, terör örgütünün özel ya da kamu yatırımlarını engellemesiydi. 15 il ve bölgenin siyasi ve ekonomik çekim merkezi Diyarbakır çöktü.
Şimdi ne olacak?
Silahların susması kuşkusuz iyi. Ama kamuoyu henüz barış planını görmedi! Örneğin barışın ekonomisi... Hiç konuşmuyoruz. Halbuki işin can damarı. Siyasi analistler "Barış olmadan ekonomi olur mu?" diye görüş belirtiyor. Sözcük oyunu bu. Tam da bu noktada ekonomide "Bölgesel yerelleşme" modelini konuşmamız gerekiyor. Bölgeyi kalkındıracak iki unsur var. Biri ticaret, diğeri de sanayi. Ticaret için karşılıklı hareket, sanayi için hammadde ve yatırım mallarının bölgeye ulaşması gerekiyor. Bugüne kadar demiryolu ve karayoluyla ulaşım kesildi. Terör örgütünün gerekçesi, devletin işgalci olduğuydu.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay son Diyarbakır gezisinde, sivil toplum temsilcileri ve işinsanlarıyla bir araya geldiğinde, işinsanları, 5084 sayılı teşvik yasası ile yeni teşvik yasasının devamını talep etti. Hükümetin üzerinde çalıştığı taslak yakında Bakanlar Kurulu'nda.
Kürtler bugüne kadar yüzünü hep batıya çevirdi. Brüksel'i, İstanbul'u, Ankara'yı izledi. Şimdi Erbil'in, Süleymaniye'nin ve Dohuk'un yüzü batıya dönük. Gazeteci Simla Yerlikaya'nın yazdığı "Yeni Komşumuz Kürdistan" kitabı ortak vizyonu açıklıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.