Haber bağımlılığı olur mu?
Geçtiğimiz hafta gündeme getirdiğim 'haber bağımlılığı' kavramının mucidi ben değilim;
Amerikalı kişisel gelişimci Steve Pavlina... 2006'da yazdığı makalede 30 gün 'haber orucu', tuttuktan sonraki gözlemlerini şöyle aktarmıştı:
Manşetler ilginizi çekmek, rahatınızı kaçırmak, adeta sizi şoklardan şoklara sürüklemek için atılır.
Amaç sizi haber aygıtına bağlı kılmaktır.
Başlıkları hızlıca taramak için şöyle bir baktığınızda bile kendinizi aslında hiçbir gerçek değer sunmayan uzun yazılar okurken bulursunuz.
Sahte bir bilme ve anlama hissi uyandırır ama aslında kapsama alanı son derece sınırlıdır. Dünyada gerçekleşen pek çok ilginç ve önemli hadise asla haber olmaz.
Bir siyasi ya da iktisadi ajandaya göre yapılırlar. En azından konular böyle seçilir.
Pavlina'nın 'haberler' hakkındaki 'menfi' düşünceleri bunlardan ibaret değil.
"Haberler genellikle 'uygulanabilir' değildir, gereğinden fazladır, ıvır zıvırla doludur, kendini tekrar eder, sorunlara takıntılıdır, zaman kaybıdır" şeklinde devam ediyor.
Bu düşünceleri aşırı genellemeci bulabilirsiniz ama bütünüyle haksız olduğunu iddia etmek de haksızlık olur. Kaldı ki bir bağımlılıktan söz edemeyecek olsak bile bu niteliklere sahip haberlerin insan psikolojisi üzerinde yaptığı/ yapacağı tahribatı yadsımak da mümkün değil.
***
'Kurgusal bir kategori'
Elbette bağımlılık 'tıbbi' bir mesele... Alışkanlıktan ya da aşırı kullanımdan farklı anlamlar taşıyor. Bu yüzden geçtiğimiz hafta ortaya attığımız 'haber bağımlılığı' kavramı meslek erbabından tasvip görmedi.
İki görüş ortaya çıktı. Birincisi:
'Böyle bir bağımlılık türünden söz edemeyiz.' İkincisi: 'Böyle bir bağımlılık türünden söz edecek olsak bile bu internet bağımlılığı çatısı altında değerlendirilmelidir.' Kendisiyle telefonda görüştüğümüz Prof. Dr. Kemal Sayar, bunun 'kurgusal bir kategori' olduğunu söyledi: "Özellikle Türkiye gibi haberlerin sürekli yenilendiği, hızlı bir haber akışına sahip olan ülkelerde böyle bir bağımlılıktan söz edemeyiz.
İzlanda gibi haber akışının yavaş olduğu ülkelerde tartışılabilir bir konu bu." Sayar kavramı kurgularken 'örneklem hatası' yapmış olabileceğimizi de söyledi:
"Gazeteciler işleri gereği haberleri diğer insanlara göre daha yakından takip ederler. Eğer bu tartışmanın odağına gazetecileri alırsanız bir örneklem hatası yapmış olursunuz."
***
'Bağımsız bir olgu değil'
Resmi görevi gereği adının açıklanmasını istemeyen bir başka psikiyatr dostumuz ise medyanın bağımlılık kavramını çok geniş bir bağlamda kullandığını ve zaman zaman hata yaptığını söyledi. Kimyasal ve davranışsal bağımlılık türleri hakkında genel bir açıklama yaptıktan sonra haber bağımlılığının bağımsız bir olgu olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti:
"Eğer bu konuda bir bağımlılıktan söz edeceksek, haber almak amacıyla online olma ihtiyacının, kimyasal olmayan bağımlılıklar şiddetinde bir sorun haline gelmiş olması gerekir ki, bu durumda bile internet bağımlılığı çatısı altında bir alt b ağımlılık versiyonu olarak kabul edilebilir.
Zaten böyle bir tanım yapacaksak, bu sorunun başlangıcı, internet kullanımının kolaylaştığı ve yaygınlaştığı zamanlara denk gelecektir. Yoksa salt haber bağımlılığı şeklinde bir tanımlamamız olacaksa, gazete ya da televizyondan haber takip ettiğimiz zamanlar için de bu kavramı gündemimize almamız gerekirdi. Oysa bu kavramın gündemimize girmesi internet ile birliktedir."
***
Kantin sayfası
Güzel şeyler de oluyor.
Sabah gençlerin de gazetesi olduğunu, yüzbinlerce üniversite öğrencisi genci önemsediğini gösteriyor. Günaydın tarafından başlatılan Kantin sayfası bunun güzel bir örneği. Yedi üniversiteli yazar her hafta üniversite öğrencilerinin gündemini, onların diliyle anlatıyor. Sayfa şimdiden geniş bir kitlenin ilgisini kazanmış durumda.
Günaydın eki yöneticisi Sinan Özedincik'i ve ekibini kutluyorum.
***
OKURDAN KISA KISA
Kurumumuzla ilgili olmayan haberde kullanılan görselin kaldırılmasını rica ediyoruz."
Sizin gibi profesyonel ekipte bu tür basit hatalar olmamalı diye düşünüyorum."
Haberin düzeltilmesini rica ederiz."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.