MAHMUT ÖVÜR

Bu da medya andıcı

Türkiye Kürt meselesi eksenli 30 yıla yakındır "düşük yoğunluklu bir savaş"ın içinde... Çok ağır bedeller ödendi ama henüz bir sonuca ulaşılmış değil.
Şimdi o 30 yılın sonuna doğru, çok farklı, sivil iradenin önde olduğu hatta yeni bir anayasanın yapılacağı bir dönemin eşiğindeyiz...
Üstelik 2009'da başlayan "Demokratik Açılım" süreci ve Oslo görüşmeleri gibi ciddi bir deneyime de sahip durumda...
Başka pozitif gelişmeler de var. Irak Kürdistan bölgesel yönetimi ve dünyanın demokratik ülkeleri de "silahların susması" konusunda eskisiyle kıyaslanmayacak kadar irade ortaya koyuyor. Başbakan Erdoğan'ın "silahlar susarsa operasyon olmaz" ve "siyasi müzakereye varız" açıklaması ile BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ın, "Bu iktidar müzakereci olsun, BDP rolünü oynamaya, silahları susturmaya hazırdır" sözü olumlu işaretler... Siyaset bu olumlu işaretleri verirken, ne yazık ki medya hala o eski Türkiye'nin soğuk savaş dönemindeki dilini kullanıyor.
Oysa medyanın bu tür çatışmacı sorunların çözümünde önemli bir rolü var. İngiltere- İrlanda meselesinde olduğu gibi... Ama ne yazık ki bizim medya sadece Kürt meselesinde değil, birçok konuda "ötekileştirici" bir dile sahip... Eleştirel yaklaşmıyor, muhalefetini "düşmanlık veya dışlayıcılık" üzerinden yapıyor.
Bir süre önce Prof. Dr. Mithat Sancar arayıp merkezi İngiltere'de olan Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün Galatasaray Üniversitesi'nde yapacağı "Medyanın Rolü" konulu bir toplantıya çağırdı.
Dün o toplantıya katıldım ama Galatasaray Üniversitesi'nde değil, Beyoğlu'ndaki Cezayir Restoran'da...
Gerekçesi ne biliyor musunuz?
Bir gazetenin bu toplantıyı üç gün önce manşet yapması üzerine Galatasaray Üniversitesi'nin kaygılanması... 2012 Türkiyesi'nde hala böyle şeylerin olması medyanın Türkiye'deki değişimin gerisinde kaldığını gösteriyor.
Toplantıda, Türkiye'nin önde gelen yazarlarından Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Bejan Matur, Yavuz Baydar ve Ergun Babahan gibi isimler de, CHP Genel Başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve AK Parti Milletvekili Mehmet Tellioğlu da vardı...
Konu tam da Türkiye'nin gündeminde olan "şiddeti sonlandırma"da izlenecek yollar ve medyanın dili üzerineydi. Dünyada yaşanmış deneyimlerin Türkiye'ye aktarılması fena bir şey mi?
Üstelik önümüzdeki günlerde BDP'yle "Siyasi Müzakere" konusunda önemli adımların atılacağı beklenirken...
Kuşkusuz medyanın kullandığı ötekileştirici dil, sorunların çözümünü geciktiriyor ama asıl önemli olan siyasetin ön açıcı olması.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.