
Üç stratejik karar... PKK... DEAŞ... Göçmenler...
Hükümet, Milli Güvenlik Kurulu'na da yansıyan görüş ve öneriler doğrultusunda kritik konularda politika güncellemesi yapıyor.
Duygusallıktan arındırılmış akılcı hamleler, genelde olumlu karşılanıyor.
Peki, ne oluyor?
Birinci eksen... PKK terörü ile kesintisiz mücadele, toplumsal rehabilitasyon, güvenliğin sürdürülebilir kılınması ve alternatif siyasi kanalların açılması.
İkinci eksen... DEAŞ terörünün Türkiye'de taban bulma eğilimi ve Türkiye'yi açıkça hedef alması karşısında bu tarz terörün uzun yıllar devam etme ihtimalini de dikkate alarak etkisizleştirme stratejisi.
Üçüncü eksen... Yeni göçmen politikası. Yani... Türkiye'nin eskisi gibi göç veren ülke olmaktan çıkması ve göç alan ülke kimliği ile entegrasyon modelleri geliştirmesi, bu amaçla küresel işbirliklerini artırması.
İkinci nokta ise DEAŞ'ı doğuran, besleyip, büyüten koşulların bir adım ötesini düşünmekle başlıyor. Bunun anlamı, DEAŞ'ın mesajlarından etkilenen, DEAŞ stilini benimseyen, inanç çizgisinde manipüle edilmiş grupların Türkiye'yi ve temsil ettiği değerleri tehdit olarak tanımlaması ve terörün hedefi haline getirmesidir. Türkiye'nin, DEAŞ terör örgütü gerçeği ile yıllara sari mücadelesi artık başlamıştır. Uzman ekipler yetiştirilmesi, örgütün insan ve para kaynağının kurutulması, propaganda araçlarının durdurulması, iletişiminin kesilmesi çok meşakkatli ve her açıdan maliyetli bir dönemin kapısını açmıştır.
Üçüncü nokta sadece Suriyeli sığınmacılara ve bugünkü şartlara indirgenemeyecek kadar ciddi hal almıştır. Göçmenler için transit ülke olmanın ötesinde Türkiye, göçmen kabul edecek ülke konumuna gelmiştir. Bunun, iç ve dış nedenleri mevcuttur. Eleştirilecek yönler de bulunabilir. Ancak gün, göçmenlerin Türkiye için diyasporaya dönüştürülmesi, uyumlarının sağlanması, mali yüklerinin uluslararası toplumla paylaşılması, oldukça yenilikçi sosyolojik, güvenlik, eğitsel ve sağlık tedbirlerinin alınması günüdür.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.