Organikler, Can'lar, bize kalanlar
Bir sürüklendiğimiz dünya var. Günün nasıl bittiğini anlayamadığımız, kavram karmaşası içinde sersem sersem dolaştığımız, önümüzü göremediğimiz, savaştığımız, tırnaklarımızı sivri sivri törpülediğimiz.
Bir de gerçek var. Yalnızca hastalıkta ve cenazede yüzleştiğimiz.
Sonrası yine aynı, devam saçmalık, devam...
Yüzde birlik bir güvensizliği elinde tutmak zorundasın.
Yirmi yıllık arkadaşının bile bir gün ansızın nerene indireceği, nerden golü atacağı belli değil.
Şizofreni kol geziyor.
Cuma gecesi Beyaz Show'a denk geldim. Sibel Can konuktu. Kendisi tam o anda sanki sosyal tesis açılışı yapar gibi sosyal medya açılışını yapıyordu. Belediye Başkanı eksikti, o derece. Bütün konuklar ve Beyaz ile fotoğraf çektirip Instagram hesabının ilk fotoğrafını yükledi. Canlı yayında açılışı yapıverdi.
Merak bu ya, girdim baktım tabii. Beş dakika içinde 28 bin takipçiye ulaştı Sibel Can. İlginç bir sahneydi. Artık PR mı dersiniz, takipçi toplama savaşında bir ünlülün son noktası mı dersiniz, "Hepimizin aklı fikri sosyal medyada" mı buyurursunuz, hayatını sosyal medya üzerinden kuranların bakış açısıyla bu girişimi takdir mi edersiniz bilemem.
Ben hala şaşkınlık içindeyim.
Dr. Ayşegül Çoruhlu'nun 'Alkali Diyet' kitabını okudum.
Aklıma yattı, inandım, kitabı bitirir bitirmez uygulamaya başladım. Üç vakte kadar elimde kalın bir dosyayla önüme gelen kim varsa germeyi ve olaya çekmeyi planlıyorum.
Allah'ım yoksa ben artık o sıkıcı, titiz, disiplinli insanlardan biri miyim?
İyi pazarlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.