Aşk, Müzeyyen, sen, ben...
Aşk nedir? Ben deliliktir diyorum, filmin kahramanı 'rüzgarı kendinden menkul bir uçurtmadır' diyor. Filmin adı 'Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'. Sinema gişesinde oyuncu Erdal Beşikçioğlu'nu aşık adam rolünde izlemek için tereddüt etmeden anlaştık kızlarla, dedik; "Müzeyyen'e gidiyoruz". Biz kadınlar aşkı kendimizden doğru görmeye öyle alıştık ki erkeğin aşkı nasıldı acaba?
Yani ideal kadın nasıl olmalıdır? Aşağı yukarı şöyle tanımlıyordu filmdeki erkek grubu "Güzel olacak, kıvrımları olacak, etekleri uçuşacak, yatakta ölü gibi yatmayacak, dırdır etmeyecek, hatta hiç konuşmayacak, akıllı olacak, anaç olacak, söküğünü dikecek adamı terzi terzi dolaştırmayacak, sevişken olacak ama çok da sevişken olmayacak, sadık olacak, nereden diye sormayacak..." Peki bu arada aşk ne olacak? Tabii ki lafta kalacak.
Bizden doğru, sadece bize ait, bize göre ne kaldı hayatımızda? Ona göre, buna göre, kitaba göre... eee? Mutsuzluktan sürünüyorsun göre göre.
Alacaksın kitapları, izleyeceksin güzel filmleri, dinleyeceksin o şarkıları, konuşmadan duracaksın dostunla, izleyeceksin günün doğuşunu, yürüyeceksin yollarda, çekeceksin rüzgarı içine, ağlayacaksın icabında sonra devam. İlle de devam.
Biraz umut buldun mu yeter de artar sana. Sen ne yap ne et umudunu kaybetme aman!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.