NUR ÇİNTAY

Anneler Günü menüsü

Yeme içmeyle ilk bağımızı kuran varlık. Süt vererek başladığı mesaisi, sevilmeyen sebzeleri çaktırmadan bir şeylere katıp bize yutturmaya çalışarak, tabakları arzulanır hale getirmek için içinden bir sanatçı çıkarmaya debelenerek sürüyor. Peyniri kalp şeklinde kesecek, çörekotundan adımızın baş harfini yazacak, havucu spiralden geçirip kıvır kıvır kızıl saçlar yapacak diye anası ağlıyor. Yaşı kaç olursa olsun meyve soyup dilimliyor, balık kılçığı ayıklıyor. Anneliğin yazılı olmayan kuralları bunlar.
Mutfakla, sofrayla, yemekle, lezzetle, yıllar sonra bile etkisini bir biçimde gösterecek olan temelimizi kuran onlar. Damak tadımızın oluşmasında belki en büyük payı olanlar. Bugün pek çok kafe-restoran menüsündeki köftenin, böreğin, tatlının önüne adını koyanlar... Kim bilir kimin annesinin bu şimdi ama kim aklı kalmadan, en azından neli olduğunu sormadan reddedebilir ki 'Anne böreği'ni?
ERKEK EVİNE ETLİ PİRİNÇ PİLAVI
Madem Anneler Günü bugün... Ana pilavı nedir mesela biliyor musunuz? Gelinin annesinin düğünden birkaç gün sonra erkek evine gönderdiği etli pirinç pilavı (Mardin ve Kahramanmaraş).
Anaberi ne peki? Sebze (Bursa). Anakız? Mercimek ve pirinçle yapılan bir çeşit çorba (Kastamonu). Anamas? Börülce (Isparta). Anamotu? Hardala benzer, sarı çiçekli, yenen bir ot (Mersin). Anası ölük? İçi geçmiş, yumuşamış karpuz ve kavun (Samsun). MSA'nın Yemek Kültürü Terimleri Sözlüğü öyle diyor.
Analı kızlı yediniz mi hiç? Kıymalı harçla doldurduğunuz bulgur köftelerinin ana, minik bulgur topları ve nohutların da kız rolünde önümüze geldiği gayet lezzetli bir yöresel yemek bu. Analı kuzulu da deniyor. Büyüklü küçüklü manasında...

***

Ananası nasıl bilirsiniz?
Lisedeyken bir arkadaşımıza yemeğe giderken konserve ananas götürdüğümüzü hatırlıyorum; havalı olsun diye! Rahmetli kayınvalidem de ananaslı pasta yapmıştı ilk tanıştığımız günlerde; o da herhalde havalı olsun diye!
Ananasın o eski süksesi yok, çünkü artık marketlerde, pazarlarda, tüm tezgâhlarda... Ama tadı bâki...
Kökeni Güney Amerika... Türk Moğol İmparatoru Cihangir'in anılarında Avrupalılarca Hindistan'a götürülerek Agra'da yetiştirildiğini anlattığını öğreniyoruz.
Osmanlı'da 19. yüzyıldan önce adı bile geçmiyor. Ama 19. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da reçeli, çevirmesi ve şerbeti yapılıyor. 1882 tarihli bir yemek kitabında bisküvisi, dondurması ve şekeri için tarifler verildiğini söylüyor Priscilla Mary Işın. Bir adı da çam elması bu arada...
Bugüne gelirsek: Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki MSA'nın küçük dükkânından ananaslı kek aldık geçen gün. 'Katmanlı' diyorlar ya hani, bol baharatlı, aromalı ve pek ağzımıza layıktı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.