ATİLLA DORSAY

Tanıştığımızda Sadri evliydi ben de nişanlı bir genç kızdım

Çolpan İlhan'la konuşmayı kaç zamandır istiyordum. Ama Sadri Alışık ödüllerinin 10. kez verileceği günlerin yaklaşması ve bizim geleneksel jüri olarak yeniden toplanmamız nedeniyle, bunun tam zamanı olduğunu düşündüm. İzmirli Çolpan'ın Güzel Sanatlar Akademisi'nde (ki benim de okulumdur) iç mimari ve resim okuduğunu, sonra da İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda oyunculuk eğitimi aldığını biliyordum. Çolpan bunları hep ağabeyine, yani geçen yıl yitirdiğimiz büyük şair Attila İlhan'a borçlu olduğunu söylüyor: "Önce o İstanbul'a gelmişti, yalnız yaşıyordu. Bir yaz tatilinde yanına geldim ve plan yaptık. Akademi imtihanına girdim ve kazandım."
20 YAŞINDA FAHİŞE ROLÜ
Ama İzmir'i hiç unutmamış. Birlikte güzel memleketimizi anıyoruz: "Çatalkaya'dan Karşıyaka'ya İzmir bambaşkadır. Değişik, romantik, hep ilerici olmuş, çok da sanatçı çıkarmış bir şehirdir." Sonra Karşıyaka günlerini anıyor: "Abimle sahilde dolaşırdık. O mırıl mırıl mırıldanırdı. Bana bir şey mi söyledi diye sıçrardım. Oysa o hep şiir yazarmış." Bir de büyük ağabeyleri varmış, o nasılsa sanatçı olmamış, ama birçok kitap yazan önemli bir hukukçu olmuş. Çolpan böylece daha 18-19 yaşında Akademi'de sahneye çıkmış. Kurdukları amatör tiyatroda Jean Anouilh'un "Modern Antigon"unu oynamışlar. Dönemin önde gelen yazarlarından Orhan Hançerlioğlu oyuna bayılmış, bir yazı yazmış. Bir festivale katılmışlar, orada da yönetmen Şakir Sırmalı izlemiş ve onu hemen "Kamelyalı Kadın" adlı filminin başrolüne angaje etmiş. Peki ama, daha 20 yaşında bile olmayan gencecik bir kızın, Alexandre Dumas Fils'in ünlü kahramanı, veremli fahişe Marguerite Gautier'yi oynaması nasıl olmuş? "Ben de istemedim zaten. Ama Şakir Bey bana kitaptan birkaç satır okudu. Orada, uzun siyah saçlı, iri gözlü, incecik bir kadın tanımlanıyordu. 'İşte bu sensin' dedi. Ve kabul ettim." Böylece Küçük Sahne'de Münir Özkul'la birlikte "Sevgili Gölge" oyununa çıkarken, setlerde de film çekiyormuş. Tabii tüm bunlar için gerekli "aile kararı" ise Attila İlhan sayesinde alınıyor. Çolpan sinemaya bir giriyor, pir giriyor. "Kamelyalı Kadın" zaten konusu, işlenişi, hiç müzik kullanmamasıyla çok tartışılan bir film olmuştu. Ardından "Ak Altın", "Yaşamak Hakkımdır", "Bir Şoförün Gizli Defteri" geliyor. Özellikle de sonuncusu: "Beni star yapan film oldu. O kadar çok izlendi ki... Şoförler gelir, ehliyet imzalatırlardı." Çolpan o yılların sineması içinde çok değişik bir tipti: esmer, incecik ve çok Avrupai. Nitekim köylü oynadığı filmlerden çok, o yıllardaki "Zümrüt", "Yalnızlar Rıhtımı" gibi filmleriyle belleklerde yer etti. O da onaylıyor: "Alışılmış iyi, masum kız- kötü kadın ikileminin tam ortasında olan rollerdi bunlar." Ya "Yalnızlar Rıhtımı?" Tıpkı Marsilya'ya benzeyen bir limandaki bir barda, "Kontes" adıyla şarkılar söyleyen ve bir zamanlar aşık olduğu deniz subayını bekleyen bir kadın... Senaryo: Ali Kaptanoğlu. Nam-ı diğer Attila İlhan.
AĞABEYİM BENİM İÇİN YAZDI
Sevgili ağabeyiyle bir filmde buluşmak nasıl bir şeydi? "Attila çok okurdu, çok kültürlüydü. Sinema da çok ilgi alanı içindeydi. Bu senaryoyu özellikle benim için yazdı. O rol için de çok küçüktüm aslında. Çok romantik, insana koyan bir film olmuştu." Bu filmde Sadri Alışık'la oynamıştı. Tıpkı "Zümrüt" gibi. "Bu filmlerde mi tanıştınız?" diye soruyorum. Derin bir nefes alıyor: "Biz tiyatroda tanıştık. Ve çok uzun süre sadece arkadaş kaldık. Sadri evliydi zaten, oyuncu Neriman Alışık'la" Sonra ilk tanışmalarını anıyor. Küçük Sahne'nin bir turnesinde karşılaşıyorlar: "O 'Çayhane'de oynuyor. Kapıdan bir adam girdi, yanık, esprili, güleç yüzlü, hoş bir adam. Herkes hücum etti, öpüştüler falan... O gece 'Çayhane' temsili için Sadri defter-kalem arıyor. 'Bende var' dedim. Baktı, 'Bu küçük kızları tiyatroya kim almış?' diye espri yaptı. Bana ilk lafı budur." Sonra birlikte "Yağmurcu", "Soytarı" gibi oyunlarda bir araya geliyorlar. O dönem, Çolpan'a göre "Sadri'nin zamparalık devri." Kadınların biri gidiyor, biri geliyor. Çolpan bunlara tanık oluyor. Kimileri için de hediye seçiminde Sadri'ye yardım ediyor! Ya kendisi? "Ben o sıralar Metin Erksan'la nişanlıydım. Daha Akademi bitmemişti. Beni alırdı, Ayazpaşa'da Pakiş pastanesinde otururduk, ben piramit pastalar yer, kakaolu şeyler içerdim. Yurda kadar götürür bırakırdı beni, gayet romantik bir ilişkiydi." Ama sinema işi başlayınca Erksan karşı çıkmış, bu işte çok üzüntü ve acı var diye... Ama Çolpan diretince, ilişki bitivermiş. Ardından da Fikret Hakan'la bir nişanlılık dönemi var. Sonra her şey "Yalnızlar Rıhtımı"nda başlamış. Karaköy köprüsünün yanıbaşında tam 19 gece sabahlamışlar. Ve Sadri o gecelerde birden romantikleşmiş, açılmış. Ve 1959'da evlenmişler. Kadroya bakınız: Metin Erksan, Fikret Hakan, Sadri Alışık. Ve ağabey de Attila İlhan... 20. yüzyıl Türkiye'sinin önemli ve çok tanınan adları.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.