FERHAT ÜNLÜ

Pan-Slavizm’in Ukrayna düellosu

Gelmiş geçmiş en büyük romancılarından biri, hatta birincisi olan sara hastası Fyodor Dostoyevski, 1862 yılının Haziran ayında 'epilepsi'nin sırlarını Batılı hekimlerden öğrenmek için Avrupa seyahatine çıktı. Ama asıl amacı başkaydı: Liberalizm başta olmak üzere Ruslar üzerinde kültürel hegemonya kurmuş 'zehirli fikirlerin' kaynağı olarak gördüğü Avrupa'daki düşünce iklimini yerinde incelemek.
Dostoyevski, en çok Paris'te kaldı, orayı gözlemledi. Müptelası olduğu kumarla yine çok samimi ilişkiler kurduğu bir seyahat oldu bu.
Gözlemlerini 1863'te kendi çıkardığı Vremya (Rusça'da zaman demektir) Dergisi'nde yayınladı. Şöyle yazmıştı:
"Mutsuzluk, medeniyetin Paris'ten aldığı gündelik vergiye benzer."
Dostoyevski, Paris'te özgürlüğün sadece cebinde milyonlarca frank bulunan şanslılara ait olduğunu yazmıştı. Bu, bir Pan-Slavist'in Batı Avrupa'dan nefreti için yeter gerekçeydi. Dostoyevski, evet bir Pan-Slavist'ti ama öte yandan şunu da söylüyordu:
"Toprak, halk diye bir şey yoktur. Ulus, belirli bir vergi sistemidir yalnızca. Ruh da tabula rasa!"
Dostoyevski, Pan-Slavist bir ruha sahip olduğu halde ulusları önemsemeyen bu fikri de ortaya atar. Zira insan ruhundaki çelişkilerin yazarıdır o.
Bu uzun girizgâhın vesilesi, kuzeyimizde bir süredir devam eden Rusya-Ukrayna geriliminin 'üçüncü bir dünya savaşına yol açıp açmayacağı' spekülasyonlarını, Avrupalı ulusların bilinçaltını iki ayrı dünya savaşına hazırlayan dönem bazında kısaca incelemek.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'u tahterevalliyi andıran uzun masa diplomasisiyle baştan savma ağırlayıp yollamasının altında ulusların bilinçaltı ilişkilerinin de belirgin etkisi var.
Bu yazıda Pan-Slavizm, Pan-Cermenizm, Anglosakson ırkçılığı gibi Doğu ve Batı Avrupa ideolojilerinin tarihte nasıl hâkimiyet teorisi olarak kullanıldığını anlamaya çalışacağız. Elbette konuyu güncelleştirerek…
Her ulusun bilinçaltında o ulusun atalarından tevarüs eden istilacı arzular yatar. Biz her ne kadar hammadde sömürüsü yapmamış bir millet olsak da, bizim de bilinçaltımızda 'fetihçi' arka plan vardır.

ANGLOSAKSONLARA GANİMET, RUSLARA KURU İDEOLOJİ!
Pan-Slavizm'le başlayalım: Panslavizm, Rusya'nın 19. yüzyılın ilk yarısından bu yana uyguladığı bir karasal hâkimiyet stratejisi aslında. Ruslar, kara devleti olduğundan ötürü Doğu Avrupa ırkları ile akrabalıklarını siyasal olarak kullanmak zorundaydılar.
Pan-Slavizm'in mucidi Jan Herkel adında bir Slovak avukat ve yazar. Herkel, günümüzde toplam 400 milyon Slavik dil kullanan insanın ortak dili olarak 'Universilas Lingua Slavica'nın da kâşifi. Daha doğrusu kadim zamanlarda kullanıldığı ileri sürülen bu eski Slav dilini modern zamanlarda gündeme getiren ilk kişi.
Ee, peki bu Herkel adlı arkadaş Pan-Slavizm'i nerden esinlenerek ortaya attı. Tabii ki Avrupa'dan… Pan-Cermenizm düşüncesinden… Yani Hitler'in istilacılığının tarihsel arka planındaki ideolojiden… Pan-Cermenistler de Avrupa'nın hatırı sayılır bir kısmının Almanca konuştuğunu söyleyip Avrupa'ya, hatta mümkünse doğusuna da Almanların hâkim olmasını benimseyen radikal akımın temsilcileri.
Ruslarda Avrupa karşıtlığı, Kırım Savaşı'nın (1853-56 arasındaki Osmanlı-Rus Savaşı) ardından daha belirgin hale geldi. Savaşı Türklerle yaptılar ama Avrupa'ya daha çok diş bilediler. Çünkü asıl istilacının Avrupa olduğunu biliyorlardı.

İNGİLİZLER'İN 'DENİZDE BALIK' TEORİSİ
İngilizler ise Henry Kissenger'ın Diplomasi'de pek isabetle biçimde söylediği üzere bir ada ülkesi olduğu için kendilerini 'denizde balık' olarak görüyorlardı ve bu yüzden denizlerde güçlü oldular. Böylece ilkinden sonuncuya her sömürgecilik dalgasından da yararlandılar. Almanlar ise bu dalgaların hemen hiçbirinden payını alamayınca (İspanyollar, hatta Portekizliler bile almışken…) 20. Yüzyıl'ın ilk yarısında bilinçaltından Hitler gibi bir şeytanı çıkardılar.
Yirminci yüzyılda ne olmuştu, kısaca hatırlayalım/hatırlayalım: İlk sömürge dalgasından umduğunu bulamayan Almanya, iki dünya savaşında da yenilince istediği 'tahsilatı' yapamadı. İkinci savaşın galibi ABD savaşın ganimetini ziyadesiyle aldı. (Biden'ın geçen gün 'İkinci savaş gerekliydi, Ruslar Ukrayna'ya saldırırsa gereksiz bir üçüncü savaş çıkar' söylemi rastlantı değil. 'Biz ikinci savaşta üten taraftaydık, o yüzden gerekliydi' anlamına geliyor bu sözler.)
Anglosakson/Atlantik ittifakı Almanların askeri ve istihbari teknolojilerini (ç)aldı. CIA'in atası OSS'in (Office of Strategic Services) kuruluş sürecinde çorbada tuzu olan Reinhard Gehlen, eski bir Nazi generali idi.
Ruslara ise kapitalizm karşısında yenilmesi mukadder bir kuru ideoloji bıraktılar sadece: Sosyalizm. Rusya başta olmak üzere Slav topraklarında para yoktu, yoksulluk, açlık kol geziyordu. Ruslar, Nazileri yenmiş ama savaşı aslında kaybetmişlerdi. Nitekim zamanla SSBC yıkıldı. Putin, bu yıkımın üzerine geldi. Putin de işte bu Rus bilinçaltının ürünü.
Boşuna değil Putin'in "Sovyetler Birliği'nin çöküşü, yüzyılın en büyük jeopolitik felaketiydi" demesi, boşuna değil. Liderleri dünyaya böyle bakan Ruslara birer bahaneyle aldıkları Donbass ve Kırım'ın haricinde Ukrayna'nın tamamını verelim deseniz, hayır demezler.
Ukrayna, Slav çünkü. Hatta Rusya'ya Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Polonya ve Belarus üzerinde tam nüfuz gücü verelim deseniz, ona da hayır demez. Zaten bu ülkelerden bazıları üzerinde mezkûr gücü kısmen tesis de etti Rusya. Bu yüzden Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etme gerekçesi konusunda CNN International'ın "Asıl sebep, kraliyet tacının kayıp taşı" gibi ezoterik uydurmalar üretmeye gerek yok. Rusya, Ukrayna'yı almayı her zaman ister.

'MEKSİKA AÇMAZI' ŞİMDİLİK SONLANDIRILDI
Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim 16 Şubat'a kadar spagetti western başyapıtlarından olan İyi, Kötü, Çirkin'in final sahnesindeki 'Meksika Açmazı'nı andırıyordu. Meksika Açmazı, içinde çıkılmaz durum, açmaz anlamında İngilizce'de kullanılan bir argo (slang) deyim.
Popüler kültürde ise iki ya da daha fazla kişinin birbirine silah çekmesiyle oluşan yüksek gerilimli durumlar için kullanılıyor. 16 Şubat'a kadar durum böyleydi. Şimdi tansiyon biraz düştü. Savaşın olmayacağı zaten belliydi ama bir düello restleşmesi de vardı, halen de kısmen var.
Öte yandan Rusya ve Ukrayna'nın askeri gücü mukayese kabul etmez tabii. Rus ordusu, Global Firepower'ın 2021 raporuna göre dünya sıralamasında 2. sırada, Ukrayna ise 25. (Merak edenler için söyleyeyim, Türkiye'nin listedeki yeri 11. sıra)
Askeri güç matematiğine Ukrayna, Rusya için tek başına kolay lokma elbette.
Ruslar, Ukrayna'ya İkinci Dünya Savaşı'nda özellikle Kırım'da Nazilere destek verdikleri için öfke de besliyorlar. Ruslar, Avrupa ordusunu Hitler deneyiminden ötürü İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tehdit olarak görüyorlar.
Putin'in geçen sene yayımlanan makalesi, NATO'nun Ukrayna ve Rusya'yla ilişkisi hakkındaki düşüncelerini ortaya koymuştu. Rusların ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği Üzerine başlıklı tezde Putin, 'Rusların ve Ukraynalıların tek halk olduğu' iddiasını yineliyordu. Pan-Slavizm işte.
Rusya ile Ukrayna arasındaki son gerginliğin altyapısı ise 2005'ten itibaren iki Viktor'un (Yanukoviç ve Yuşçenko) yarışıyla oluştu. Muzaffer, fatih anlamındaki iki Viktor'dan Batı yanlısı olan Yuşçenko'nun kazandığı dönemde Ruslar küplere bindi. Ondan sonra ilişkiler bir türlü düzelmedi. 2013'te de iç karışıklıklar başladı. Rusya, Mart 2014'te fırsattan istifade Kırım'ı ilhak etti. Ukrayna'nın doğusundaki Rusya destekli 'Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri' de tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmiş vaziyetteler.
Ukrayna buna nasıl mukabele etti peki? Okullarda Rusça eğitimi yasaklayarak…
Dostoyevski ve Tolstoy gibi Rus klasik yazarlarının eserlerini okul müfredatlarından çıkardılar. Başkaca yapacak fazla bir şeyleri de yoktu.
Şimdilik silahların indirildiği düelloyu Almanlar, Fransızlar, Amerikalılar ve bilhassa İngilizler dikkatle izliyor. Elbette biz Türkler de…
Dünya siyasi tarihinde yer tutan hemen her ulusun, yayılmacı bir tarihsel arka plana sahip olduğu bilinir, bunlar literatürde kavrama da dönüşmüştür. Ama ulusların en sömürgecisi olan İngilizlerin ırkçılığının literatürde bir adı bile yoktur. 'Pan-Anglosaksonizm' diye bir şey yoktur mesela. Pan-Türkizm, hatta Pan-Keltizm diye bir şey vardır ama nedense 'Pan-İngilizcilik' türevi bir şey yoktur. En zengin Oxford Sözlüğü'nde bile bulamazsınız.
Hâlbuki en çok yürürlükte olan gizli sömürgeci ideoloji budur. Pan-Slavizm'in -galibi baştan belli- Ukrayna düellosunun kışkırtıcısı da Anglosaksonlar, bundan hiç şüpheniz olmasın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.