
6 Şubat’tan bize kalan dersler
İki yıl üç gün önce -aziz vatanımızı bir yuvaya benzetirsek- evimizin mutfağı diyebileceğimiz bölgede, 11 ili kapsayan bir alanda; depremler tarihinin en fazla can kaybına neden olan iki zelzelesi meydana geldi.
Saatlerin âdeta 04:17'de takılı kaldığı ve zamanın; yakınlarını kaybedenlerle yitip gidenler arasında ilk ve son kez donduğu iki büyük afetin üzerinden tam iki sene geçti. Kolay değil, vatanımızda İngiltere Adası'nın büyüklüğü kadar yer kaplayan bir toprak parçasından bahsetmiş oluyoruz. Bir başka deyişle emperyalist İngiliz'in adasını haritada çıkarıp bizim deprem bölgesine yerleştirdiğinizde çıkan alandan daha büyük.
Dünya, tarihi boyunca çok şiddetli depremler gördü. 6 Şubat 2023 depremlerinden çok daha (7,6 ve 7,7) şiddetli, 9 şiddetinde pek çok deprem var. Ancak antik dönemlerden bu yana (zaten o zaman insan nüfusu ne kadardı ki) tüm depremler arasında en fazla kayıp, iki yıl önce bizi bulan afette yaşandı. 53 bin 537 insanımızı iki depremde kaybettik.
Aradan geçen iki senede afetten ne ölçüde ders çıkardığımızın muhasebesini şapkamızı önümüze koyarak yaptığımızda nihayetinde dönüp dolaşıp aynı noktaya erişiyoruz: Evimize nasıl yerleşeceğiz? Ev derken üzerinde yaşadığımız şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanı kast ediyorum. Ev bizim, ama jeofizik açıdan bugüne kadar nasıl yerleşeceğimizi öğrenememişiz.
'EVİMİZE YERLEŞMEYİ' ÖĞRENEMEMİŞİZ
Bu arada ev derken yeri gelmişken, öncelikle henüz yeni evlerine yerleşememiş depremzedelerimizi ve yerleşmiş olan afetzedelerimizi hatırlayalım. Aradan geçen iki yıl içinde kim ne dersin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde yeniden inşa stratejisi doğrultusunda afet bölgesi şantiyeye döndü. Teslim edilen ve edilecek konutlara ilişkin verileri geride bıraktığımız hafta boyunca gazetemizde okudunuz.
Afet bölgesindeki yıkım sonrası şehirlerin ekseni kaydı. Çünkü artık biliyoruz ki ülkemizin çevresi nasıl siyasi, askeri, istihbari açıdan belalı ise toprağımızın altı da sık deprem üretecek ölçüde kaynayan kazan. Bu yüzden evler, yer altında âdeta bir vücudun ana damarından kılcal damarlarına dek tüm damarlarıyla yayılması gibi uzanan fay hatlarından mümkün mertebe uzağa taşındı.
Zaten afetten çıkarmamız gereken derslerden biri, kentsel dönüşüm meselesi. İlk ders musibetlerden ders çıkarmayı öğrenmemiz ve gelecek kuşaklara da bunu öğretmemiz gerektiğidir. Belki de en fiyasko ölçüsünde kusurlu olduğumuz tek alan burası.
Sorumluluk sahibi herkesin özeleştiri yapması şart. Özellikle doğayla ilişkimize dair... Sol terminolojinin klişesi olan özeleştiri, 6 Şubat 2023 sonrası 'yaşamsal' hale geldi. Henüz öğrenemedik ama öğreneceğiz. 6 Şubat'ın en ince derslerinden ikincisi: Deprem; dikey mimariyi ve bitişik nizam yapılaşmayı sevmiyor. Reddedildikçe platoniğinin üstüne üstüne giden saplantılı biri gibi doğanın istemediği şeyi ona dayatmamalıyız.
TÜRKİYE İÇİN SAVAŞTAN BÜYÜK RİSK
Afetlerde gördük ki, dayanıksız her bina bir bombaya, silaha dönüşüyor, dolayısıyla önce sağlam bina yapmalıyız. Ki deprem bölgesinde yeniden inşa kapsamında yapılan kent ve köy evlerine sağlamlıkta çok iddialı. En yakınlarından başlayarak akrabasını, hısmını kaybetmiş onca depremzede insan, onca acının üstünde evine huzurlu yerleşmeyi hak ediyor. Verandalı köy evlerine yerleşmiş mutlu mutlu oturan aileler, yaşlı çiftler var.
Bir diğer ders afet bölgesinden başlayarak tüm ülkeye, ama özellikle de İstanbul'un behemehal kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Bu saatten sonra kentsel dönüşüm daha fazla para isteyen müteahhidin, daha fazla metrekare isteyen daire sahibinin ve makro bakalım; yerel yönetimi, Cumhurbaşkanlığı için alelacele atlanacak bir sıçrama tahtası olarak görenlerin insafına kurban edilemez.
Gelelim afet sonrasında suçun veya sorumluluğun cezayla ne ölçüde buluşturulduğunun fikri takibine... Her depremin olduğu gibi bu depremin de Veli Göçer'leri (17 Ağustos 1999'un sembol müteahhidi, kumcu Veli diyelim biz ona) vardı. 6 Şubat'ın müteahhit sanıklarının kimisinin yargılaması devam ediyor, kimisi cezasını buldu. Kimisi ise az bulunan tartışmalı cezalar aldı, kimisi de (en fenası da bu) yurt dışına firar etti.
Bir diğer derse: 6 Şubat, olağanüstü bir doğa olayıydı. Ama bir doğa olayıydı, HAARP falan gibi komploların peşinden gitmeyi bir kenara bırakmalıyız. Şu anda insan elindeki hiçbir rezonans teknolojisi bu büyüklükte bir deprem üretemez. 6 Şubat vesilesiyle depremin; bizim için en az terör, salgın ve savaş riski kadar büyük bir milli güvenlik tehdidi olduğunu da gördük. Gördük; yani anladık, kavradık artık değil mi? Kavramak için tekrara gerek yok. Kaybettiğimiz tüm canlara rahmet dileklerimizle...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.