Ay'a kötülük etmek
1960'LARI RUH YAPMAK
1970'li yıllar Soğuk Savaş'ın en keskin dönemeçlerinden birisiydi. Ay'a gitmek, ABD ile SSCB arasındaki büyük savaşın bir parçası olarak algılanıyordu. Çankaya'ya çıkarken sağ tarafta yer alan SSCB Büyükelçiliği'nin duvar vitrininde de yine Ay yolculuklarının, uzay mücadelelerinin resimleri görünürdü. İlginç olanı, Soğuk Savaşı da gene uzay savaşlarının bitirmesidir. Ay meselesine 1960'ların, 70'lerin politik ve kültürel iklimi içinden bakmak gerekir. 1969 yılı o dönem için sadece Ay'a gitmek bakımından değil, 28 Haziran 1969'da New York'un Greenwich mahallesinde Stonewall Inn isimli barda eşcinsellerin kendilerini nahak yere ezen polise ve devlete başkaldırması ve 15-18 Ağustos 1969 tarihindeki Woodstock konseriyle de önemliydi. 1960'ların, 68'le patlayan heyecanı aslında 1960'ta kullanımı serbest bırakılan doğum kontrol hapıyla ateşlenmişti. Aynı sıralarda Vietnam harbine karşı büyük tepkiler vardı. Kısacası 1960'lar neresinden bakılsa özgürlük arayış dönemiydi ve aya seyahat bunun doruk noktasını meydana getiriyordu. Ama insanlığa ne getiriyordu sorusu bambaşka bir noktada düğümleniyor. New York Times'ın Magazin ekinde Deborah Salmon, Neill Armstrong'dan sonra Ay'da yürüyen ikinci kişi olan Edwin Aldrin'le bir görüşme yaptı. Aldrin, Amerika'nın uzay savaşlarında gerilediğini, yanlış bir strateji izlediğini söylüyor. Ay'la uğraşmanın artık bir anlamı kalmadığını işaret ediyor. Bundan sonra Mars'a yüzümüzü çevirmemiz gerekir diyor. Rusya'nın o yolda ilerlediğini belirtiyor. Ne demek bunlar?
AY'I FAZLA KİRLETMEK
Birincisi, Ay'a yolculuğun ne kertede bir politik karar olduğunu ortaya koyuyor. Ay, görünen, üstüne hayaller kurulan bir gezegendi. Ona erişmek bir güç gösterisiydi. Amerika'nın Ay'a gitmekle ilk kazancı bu duygusal savaşı kazanmak olacaktı, oldu da. Böylece Ay, tabiri caizse, Ay olmaktan çıktı. Tıpkı dünya gibi o da haddinden fazla kirlendi, kirletildi, kötü emellere alet edildi. O kadar ki, değindiğim söyleşide Aldrin, ayın daha fazla 'ticari' imkân sağlamayacağını belirtiyor. Evet, ticari açıdan verimsizse artık Ay'la niçin uğraşmalı? Her şeye karşın Ay'a varmak önemliydi. İnsanlığın büyük evrende doğanın izin verdiği limitler dahilinde neleri başarabileceğinin çok önemli bir göstergesiydi. Ay'a tırmanıyor, oradan dünyayla konuşuyor, teknoloji denilen olguyla bağını yeniden biçimlendiriyordu insanlık. Ama o yolculuk, aynı zamanda farklı metafiziklerin bir sergileme alanı haline de dönüşüyordu. Aldrin dua ediyordu, Armstrong Ay'a Amerikan bayrağı dikiyordu. Yani insan neyse, Ay'a yolculuk da oydu. Bu büyük bir zaferdi ama aynı zamanda uzay savaşları ve 'Ay'ın militarizasyonu' meselesiydi. Nitekim Sovyetler yıkılınca bu savaş da bitti. Geriye bir kuşağın hatırası ile çevre sorunlarına boğulmuş, uyduların kontrol ettiği bir dünya kaldı. Ay hâlâ benim için Ahmet Haşim'in Ay'ı olarak güzel.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.