Aydınların 'makus' talihi
İHTİYAÇTAN DOĞAN SİYASAL AYDIN
Niye böyledir, hem bizde hem de Fransa'da? Çünkü Fransa'da da modernleşmenin gene Fransız Devrimi'yle başladığı kabul edilir. Oysa bu yanlıştır. Toplum, XIV. Louis'nin, 70 yıldan fazla süren imparatorluğunun doruk noktasında kapattığı parlamentoları ve ortadan kaldırdığı diğer toplumsal kurumları bir sonraki yüzyılda yeniden inşa etmeye başlamıştır bile. Fakat 'eski rejim' konusunda uzun uzun düşünen Alexis de Tocqueville'in işaret ettiği gibi yetersizdir bu kurumlar. Ortada bir siyasal yapı mevcuttur, ama François Furet'nin vurguladığı gibi bu yapı 'temsil' veya vekillik işlevini yerine getiremez. İşte aydınlar bu ihtiyacı gidermek üzere doğar. 18. yüzyılda felsefenin de edebiyatın da son derecede siyasal olması bu nedenledir. Yani siyasal aydın, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Bu 'manzara' bize benzemiyor mu? Abdülhamid yıllarını düşünmek benzerliği kavramak için yeterlidir. Toplum Fransa'da olduğu kadar da kendisini ifade edememektedir. O zaman aydınlar ortaya çıkar ve toplumun temsilcisi ve vekili olur. Fransa'da gene XIV. Louis'nin ortadan kaldırdığı soylu sınıfın yerini alacaktır aydınlar. Dönüşümün Fransa ölçülerinde olduğunu söylemek gerçeği yansıtmaz, ama Kemalist dönem aydınların Tanzimat geleneğini aşarak temsilcilikten çıkıp, basbayağı toplum öncüleri oldukları ortadadır. Yani bizde modernleşmeyle birlikte dönüşen aristokrasi değildir. Büyük ölçüde burjuvazi ama esas olarak aydınlardır. Gelelim bugüne. 1960-70'ler Kemalist modelin farklı türleriydi. Aydın hâla etkiliydi ve 'öncü'ydü. Toplum o öncülük içinde siyasallaştırılmak isteniyordu. Fakat onu söz konusu noktaya taşıyacak mekanizmalar, gene de çok yetersizdi. Üstüne üstlük başını biraz kaldırdığında büyük ölçüde aydın hareketi olan darbeler tepesine iniyordu. Oysa bugün bambaşka bir noktadayız. Toplum büyük ölçüde siyasallaşmıştır. Çevreden gelenler hem sosyolojik olarak merkezdedirler hem de siyaset üretmektedirler. 1990'lı yılların kimlik politikaları da bu yolu genişletmiştir. Kısacası bugün kendisini toplumsal olarak değil doğrudan siyasal olarak ifade eden bir toplum duruyor karşımızda. Böyle bir yapı istesek de istemesek de aydınların işlevini farklılaştırıyor. Onları işlevsiz kılıyor demek istemiyorum. Belki öyledir ama o derecede ileri gitmemek için. Gene de bugünkü aydın artık ne toplumsal veya tarihsel öncü rolünü oynayabilir zaten ne de böyle bir realiteye sahiptir. Aydın elbette önemlidir, seçkinlere de bir toplumsal dağılımda ihtiyaç vardır ama bırakın 19. yüzyılı, 20. yüzyıldaki kadar bile bugün onların öncülüğü söz konusu edilemez. Malum, 21. yüzyıldayız. O nedenle diyorum ki, şu son tartışmalara biraz da bu ışıkta baksak...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.