Nasıl girmeli şu üniversiteye?
ARZU-TAKDİR İLİŞKİSİ
Buna mukabil, sınavların kaldırılmasını değil, genel seviyeyi ölçer mahiyette yapılmasını öngörüyorum. Öyle bir sınav uygulandıktan sonra dileyen üniversite o sınavda belli puan almışlar arasından seçimini kendisi yapar. Veya bu merkezi sınava hiç rağbet veya itibar etmez sınavını doğrudan kendisi uygular. O zaman bileğine güvenen, gerçekten o okulda okumak isteyen öğrenciler gelir o sınava girer. Bu defa bölüm o sınavları başararak kapısına gelmiş öğrencileri karşısına alır. Mülakatlardan geçirir. Onlara niçin o bölümde okumak istediklerini sorar. Kontenjanı kadar seçme öğrenciyi alır. Böylece sadece arztalep değil, arzu-takdir ilişkisi kurulur. İki taraf da mutlu olur. Eskiden böyleydi. Üniversiteler sınavlarını kendileri yapardı. Doğrusu budur. Böyle bir sitemin başka bir olanak yaratacağı kanısındayım. Herhangi bir alanda yüksek eğitim görmek isteyen öğrenciler kendilerini liseden başlayarak o yönde hazırlayacaktır. Bundan iyi bir yaklaşım düşünülebilir mi? Bu değerlendirmenin bizi getirdiği bir başka eşik var. O da üniversite kavramının kendisi. Bizde üniversite sadece meslek edinmek için gençlerin devam ettiği bir eğitim kurum. Doğrudur, üniversitenin böyle bir işlevi vardır. Fakat ondan önce gelen, üniversitenin bilgi üreten bir merkez olmasıdır. Üniversite, araştırma denilen yöntem ve süreçle bilgi üretir. Üniversite öğrencisi hem bu bilgiyi edinen kişidir hem de onun üretimine katkıda bulunan taraftır. Hocanın kafasındaki bilgiyi aktarmaz. O anda hoca da bilgisini üretmekte, pekiştirmektedir. Dolayısıyla meslek bilgiden doğar; bilgi meslekten türemez. Böyle bakınca üniversite eğitiminde çok işlevselci, çok yararcı olmak fazla anlamlı değildir. Üniversite edindiği bilgiyi de bilgi edinme evrelerini de bir yarara dönüştürür. 19. veya 18. yüzyılda olduğu gibi fildişi kuleler çağında değiliz. Her yanımızdan gürül gürül enformasyon akıyor. Enformasyon bilginin ilksel ve popüler halidir. Bilgi daha üst mertebede bir kavramdır. Ama artık bilgiye ulaşmak da çok mümkün. O zaman seçkin üniversite giderek daha fazla önem kazanıyor. Bunun yolu da gelen öğrenciyi bilgi edinme yöntemleriyle buluşturmaktır. İkincisi, üniversite eğitimi öğrenciye bu yönde verilen bir genel formasyondur. O nedenle de dünyanın hiçbir iyi eğitim sisteminde kendi içine kapalı bir fen veya sosyal bilimler eğitimi sunulmaz. İki taraf da diğer alanların mantığını, yapısını, niteliklerini ve birikimini edinir. Haydi üçüncüsünü de yazayım: Üniversite eğitimi aslında beşeri bilimler üstüne bina edilir. Şu bizde hakir görülen edebiyatı da kapsayacak biçimde insanlığın bilinç birikimidir üniversite eğitiminin maksadı. Oysa sınavla öğrenci alıp, makineyle öğrenci yerleştirdiğinizde bu anlayışın köküne kibrit suyu döküyorsunuz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.