Paslı televizyon ekranları
KÜLTÜR KANALLARI NEREDE?
Bütün bunlar dönüşen hayatımızın yeni gerçekleri olarak karşımızda duruyorken, benim televizyon izlemek/izlememek hakkında söylemek istediklerim biraz daha farklı. Baktığım televizyon kanallarının bazılarını belirttim yukarıda. Onlar daha ziyade haber kanalları. Ama bir de kültür televizyonları var. National Geographic gibi bazı kanalları da dahil ettiğim o dünyanın bazı çok önemli örnekleri vardır. Örneğin birkaç dilde yayın yapan Arte böyle bir kanaldır. Bizde hemen hemen hiç izlenmez. Oysa, bazen belli periyotlarda tekrarlanan programlar sıkıntı yaratsa bile, izlemelere doyulmayan yayınlar yapılır o kanalda. Edebiyattan görsel sanatlara, herhangi bir nesnenin tarihinden bir politik sorunun kültürel arka planına kadar akla hayale gelmeyen konular ele alınır. İnsan yapılanları izledikçe neredeyse şaşırır ve insanın bilgiyle olan ilişkisinin düzeyine bakarak ürperir. Ondan daha etkileyici bir kanal bilmiyorum sistematik olarak bu konularda yayın yapan. Buna benzer bir başka kanal bizde de izlenen Mezzo'dur. Cazdan, ağırlıklı olarak sunulan klasik müziğe, dünya müziklerine genişleyen bir yelpazede yayın yapar. Klasik müzik esastır. Ama müziğin kültür kısmı da işlenir. Anlatmaya gerek yok. Dileyenler açar izler.
Türkiye'de yereller de dahil artık kaç televizyon kanalı olduğunu bilmiyorum. Ama ne yazıktır ve çok hayreti şayandır ki, bunların tek bir tanesi kültür konularıyla ilgili değildir. Kültür, bu televizyon kanallarının umurunda da değildir. Bildiğim ölçüde bir tek İz televizyonu, bir belgesel kanalıdır. Onu da elbette bir kültür kanalı sayıyorum. Ama hiç sevmediğim bir tabirle söyleyeyim 'ulusal kanallar' bu alanının olabildiğince dışındadır. Hayrete düşüyorum. Bu duyarsızlık karşısında suskunlaşıyorum. Türkiye gibi eğitim düzeyinin çok aşağılarda olduğu bir toplumda, televizyonun bırakalım bilimsel veya metodik manada eğitim programı yapmamasını, kültürel programlara bir nebze olsun ağrılık vermemesi nasıl açıklanabilir? Bazı yasal düzenlemeler nedeniyle kanalların yayınladığı kültür/ sanat programları var. (Neden kültür bizde daima sanatla birlikte anılır, başka bir yazı konusudur). Ama cim karnında bir nokta mesabesinde, yasak savmak kabilinden son derecede kısa tutulmuş programlar bunlar. Oysa pekala eli yüzü düzgün iş çıkarıyorlar. Biraz daha uzun tutulsalar, biraz daha iyi bir yayın kuşağına yerleştirilseler, kıyamet kopmaz. Kabul ediyorum, özel televizyon para kazanmak zorundadır, ama şu arada bir aklımıza gelen 'toplumsal sorumluluk' meselesini yok sayarak mı kazanacağız bu paraları?
TELEVİZYON, ZAMAN ÖLDÜRME ARACI DEĞİLDİR
Kültür mutlaka 'edebiyat' veya 'görsel sanatlar' anlamında kültür değildir. Gene yabancı ve iyi kanallarda konuşma programlarındaki düzeyi, program katılımcılarını bir parça hatırlamak taşları yerine oturtur. Oysa bizde ikili bir süreç işliyor. Bir, her programı eğlence havası içinde geçiştiriyoruz. Bu Türkiye'nin gerçekle yaşadığı çok sorunlu ilişkinin bir uzantısı. Oysa bazen sıkılmak da iyidir. İkincisi, neden bu kadar içimize dönük yaşıyoruz? Ben Mehmet Ali Birand'ın eski 32. Gün programı dışında dünyayı da kendisine hedef seçmiş, dünyanın önemli, ilginç, üstünde konuşulan insanlarıyla görüşmek isteyen herhangi bir kanal ve yayın bilmiyorum. Halbuki bugün bunlara ulaşmak daha kolay. Bir daha söyleyeyim: Televizyon, zaman öldürme aracı değildir. 'Ulusal pavyon'un bile olduğu bir yayın yelpazesinde eğer kültür bu kadar gerilerdeyse ortada ciddi bir toplumsal sorun var demektir. Bilenler bilmeyenlere anlatabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.