Türk halkı zeytinyağını yeniden keşfetti
DOKUNDUĞU YEMEĞİ SOYLU YAPAR...
Isıtılıp sıcak sıcak servis edilen bu yemeklerin bir bölümünü tattım. Çorbasından etlisine, böreğinden tatlısına bu şölen sofrası, başka hiçbir yağa gerek kalmadan, zeytinyağı ile her yemeğin mükemmel sonuç verdiğini göstermeye yetiyordu. Lokantacı ve Tatlıcılar Federasyonu üyesi birlik başkanlarının da bu şölen sofrasının başarısından etkilendiklerine inanıyorum. Ağzının tadını bilen biz Akdenizliler için, olabildiğince düşük asitli, mis kokulu, dokunduğu yemek malzemesini soylu hale getiren yeşilimsi pırıltılı sızma zeytinyağı, Rusların Beluga havyarından, Fransızların siyah trüfünden, Japonların Kobe sığırından daha değerli bir gurme ürünüdür. Kuzey Avrupa halkları tereyağı kültüründen gelir. Geleneksel sosları hayvansal yağ kökenli, kremalıdır. Salataları 'salata kreması' ile tatlandırılır. Akdeniz kuşağının dışında yer alan ülkelerin halkları patlıcan, kabak, biber tavalarını bilmezler, bunları kızartmayı beceremezler. Bizim de aralarında bulunduğumuz Akdeniz'i çevreleyen uluslar eskiden tereyağına pek güvenmez, onu hor görürlerdi. Nitekim Anadolu'nun eski sakinleri, tereyağı yiyen barbar Cermenleri tekin olmayan ilkel insanlar sayarlardı. Buna karşılık iletişim ve ulaşım bugünkü hale gelip de kültürler birbirine kaynaşmadan önce, Kuzey Avrupalılar için güney Avrupa yemekleri sarımsak ve zeytinyağı kokan, manzarası bile tahammülsüz şeylerdi.
Batı'dan esip gelen kültür modalarında yakın zamana dek zeytinyağına yer yoktu. 1950'li yıllarda doymamış yağların kolesterolü düşürdüğü öğrenildikten sonra Amerika'nın üretim fazlasını ne yapacağını bilemeyen mısır lobisi hemen bundan kendine pay çıkardı ve o güne dek kimsenin yüz vermediği mısırözü yağının mucizeler yarattığı yolunda uzmanlara bilimsel raporlar hazırlattı. Ayçiçeği üreticileri lobisi de fırsatı yakalamıştı. Onlar da benzer bilimsel raporlarla ayçiçeği yağı satışlarını katladılar. Bütün öteki bitkisel yağlardan çok daha değerli olan zeytinyağı, çığırtkan rakiplerinin gölgesinde kaldı. Margarin üreticileri ise onların hepsini bastırdı. Artık sağlıklı beslenme denince akla margarin geliyordu. Tabii bu yağlar zeytinyağından ucuz olmanın avantajına da sahiptiler. Ama iyi bir yemek için malzemeye gereken bedeli ödemekten çekinmeyenlerimiz bile zeytinyağını unuttu. Sonuçta zeytinyağlıların adı bile 'soğuk yemekler' oldu. Derken Amerikan bilim insanları zeytinyağının şifalı özelliklerini yeniden keşfettiler. Yeniden, çünkü bunu Akdenizli atalarımız zaten binlerce yıl öncesinden bilmekte ve kuşaktan kuşağa aktarmaktaydılar. Bugün dünyaya egemen olan kültürü belirleyen Amerika'dan tekrar zeytinyağı ile ilgili olumlu haberlerin gelmesi, sağlığına düşkün Türk halkını gaflet uykusundan uyandırdı. Nitekim son birkaç yıl içinde kişi başına tüketilen 800 gram zeytinyağı 2 litre düzeyine ulaştı. Kuşkusuz komşumuz Yunanistan'da bu rakamın yılda 21 litre olduğu düşünülürse, daha kat edecek uzun bir yolumuz olduğu görülüyor. Olivtech bana gelecek için umut verdi. Eğer birlik başkanları illerine döndüklerinde İzmir'de görüp dinlediklerini lokantacı üyelerine aktarırlar, onlar da kişi başına hesaplandığında fazla bir şey ifade etmeyen zeytinyağının fiyat farkını göze alırlarsa, bizler gittiğimiz halk ve esnaf lokantalarında bundan böyle dünyanın en sağlıklı yağı ile pişirilmiş yemekleri yiyebileceğiz. Bunun hayali bile bu soğuk günlerde içimi ısıtmaya, beni mutlu etmeye yetiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.