Sıla hasreti çekenlerin ilacı: Anne yemekleri
PEYNİR DE ÖZLENİR, TÜRK KAHVESİ DE
Yemek, en etkili özlem dindirme yöntemidir. Evlerde özlem yemekleri ağır ağır, sevgiyle hazırlanır, her lokmasının keyfi çıkarılarak yenir. En çok da başkalarıyla paylaşıldığında mutluluk verir. Yemekte anılar canlanır, gurbetçi, kendi kültürünün ne kadar önemli olduğunun bilincine varır. Öğrenciyken bir yıl yaşadığım Avrupa'da ne Türk lokantası vardı, ne Türk bakkalı, ne de Türk sebzeleri satan manavlar. Kah tam yağlı Edirne peyniri ve okkalı bir Türk kahvesi burnumda tüter, kah zeytinyağlılarımızın hasretiyle yanardım. Batılı kahve değirmenleri, gerekli incelikte çekemediği için, ağız tadıyla Türk kahvesi içebilmek bile olanaksızdı. Gitmeden önce hayatımın sıradan parçaları saydıklarım, döndükten sonra, gözüme vazgeçemeyeceğim hazineler gibi göründü. Bugün büyük kentlerimize yerleşen gurbetçiler de bayramlar, cenazeler, düğünler gibi özel günlerde bir araya geliyor, özlem gideriyorlar. Ama sıla hasretinin en önemli ilacı yerel yemeklerimiz, kentlerdeki çekirdek aileler içinde unutuluyor. Yaşam savaşı veren gurbetçiler, bu emek yoğun yemeklere zaman ayıramadıkları gibi, küçük evlerinde kalabalık sofralara yer yok. Kadıköy'de yerel yemekleriyle ünlü Çiya Sofraları'nın sahibi ve aşçıbaşısı Musa Dağdeviren bir gün, müşterilerinin önemli bölümünün gurbetçiler olduğunu söylemiş, küçük oğluyla gelen bir babanın, sipariş verdikten sonra "Oğlum, sana rahmetli büyükannenin yaptığı bir yemekten söz ederim ya, işte bu o yemek," dediğini anlatmıştı. Baba kendi özlemini hafifletmenin yanı sıra, oğlunu, memleketleri, dolayısıyla kendi ailesi için önemi olan bir yemekle tanıştırmanın mutluluğunu yaşamıştı. Eskilerin "Taş yerinde ağırdır," sözü ne kadar da doğru; insan bir kez yurdundan kopup başka diyarlara savrula görsün, içindeki özlemi dindirmesi çok zor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.