Pikaçu'nun izinde
Neyse artık olan oldu, korktuğum başıma geldi. Ama ben teslim olmamaya kararlıyım. Bu halde bile her işimi(!) kendim görecek, ördeği tüm hayatım boyunca, sadece suda yüzen bir hayvanat olarak göreceğim! Çünkü bakınız en ağır hastalıklarda bile olumlu düşünmenin önemi ne büyük: Harvard'ın profesörlerinden Jerome Groopman umutlu olmakla hızlı tedavi arasında doğrudan bir bağ bulunduğunu söyler. "Umut beslemek vücut ve beyinde olumlu reaksiyonlara yol açıyor, beyindeki bazı salgılar, acıyı daha az hissetmemize sebep oluyor," diyor bu bilim insanı.. Ben de o kalça kemiğini bir an önce tekrar birbirine kaynatacağım! Kararlıyım.
Çünkü kafamın içinde büyük bir hazine taşıdığımı biliyorum. Üzerine bindiğim atın başını karanlığa ya da aydınlığa çevirmek benim elimde. (Yürü be kızım!) Ben kendime verdiğim bu gazla hemencik iyileşir, yakında ters takla şampiyonu bilem olurum. O derece! Adama gel! Yüce Türk düşünürü, helyum gazı çekmiş sesine inat, sert abi Nihat Doğan, geçenlerde şöyle demişti: "Bir adamın adamlığı âşıkken değil ayrılık sırasında belli olur!" Çok doğru. Bak mesela biz de anladık kendisinin ne olduğunu. Bir yerlerde yine coşmuş incileri döktürmüş: "Sanal aşk yaşadığım yeter artık reel aşk istiyorum," demiş ve bunun üzerine de gazeteci arkadaşlar sormuş: "Seda Sayan'ı mı kastediyorsunuz?" Peki cevap ne olmuş dersiniz?: "Benim yaşadığım bu değerli aşklar içinde o kadının adı ancak en son delik olabilir. O malum kadının adını artık benimle birlikte anmayın." Bu bir kere, her şeyden önce, yemek yediğin kaba pislemektir! Bak şu yazının bile konusu oluyorsan o son delik sayesinde buradasın. Seni yok 'şahin bakışlı', yok 'adam gibi adam' diye diye başımıza saran yine o son deliktir. Ayıp! Velinimetin sayılır o senin. Git ağzına biber sür çabuk!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.