Püsküllü yazı
Elizabeth Blackburn adında bir araştırmacı hekim geçen hafta Nobel Tıp Ödülü aldı. Büyük başarısı, telomeraz diye adlandırılan bir organik maddenin varlığını keşfetmesi. O nesnenin büyük hüneri de telomer yıpranmasını yavaşlatması. Durum anlaşılır anlaşılmaz uzmanlar o yavaşlatma etkisinin 'durdurma' çizgisine ulaştırılması için yoğun araştırmalara giriştiler. Müthiş bir tartışma sürüyor. Telomer yıpranması sıfırlanabilirse ölüme çare bulunmuş olacağını söyleyenler var. Elizabeth Blackburn dahil, başkaları "Hayır," diyor, "o yıpranma çok çok yavaşlatılabilir, insan ömrü öylece çok uzar; ama tempo ne kadar düşerse düşsün, telomer uçlarında birazcık püskülleşme olması doğa gereğidir. Yani ölüme çare bulunamaz."
O tartışma süredursun, benim aklıma bambaşka bir soru takıldı: Ölüme çare bulunmalı mıdır? Çoğu insan bunun sorulmasını bile saçma sayar ve "Ölüm en büyük felakettir, çaresinin bulunması da en büyük başarı olur," der herhalde. Öyle düşünenler kendilerinin ve yakınlarının kısa süreli iyiliğinden başka hiçbir şeyi hesaba katmamakta olurlar. (O kadarı bile tartışılabilir. Gözünüzün önüne getirin. Hiç ölememek... Sonsuza dek 'kazık çakıp' kalakalmak... İyilik mi gerçekten?) Ölüm kalkarsa doğumu da durdurmanın şart olacağı, yoksa çoğalan nüfusun gezegenimizi kısa sürede yaşanmaz kılacağı, eğer süper-telomeraz iksirine bir bölüm insan layık görülecekse, "Kime verilecek, kimden esirgenecek, karar yetkisi kimde bulunacak?" sorununun içinden çıkılamayacağı gibi konuları bir kenara bırakın. Şunu düşünün: Doğanın temel gerçeği sürekli değişimdir. Ortama uyarak gelişebilen türler evrende kalıyor, bunu başaramayanlar yok oluyor. İnsan kuşakları sırayla ortadan kalkmalı ki yenileri değişe değişe gelişme sağlansın. Bireylerin ölmemesi türümüzü öldürür. İnsansız bir evren... Uzay boşluğunda dönüp duran sayısız gaz ve kaya yığınları... Bilinç yok... Sizin ve türünüzün anısını yaşatan yok... İster misiniz?
Telomer püsküllerine ilişkin kararları vermek bugün sağ olan yaşlılar ve orta yaşlılara düşmeyecek sanırım. Böyle temel bilmeceleri nasıl çözeceklerini gençler düşünsün. Ömürlerini İmralı'daki bir odanın kaç karış olacağı gibi sorunlar yüzünden gırtlaklaşmakla geçirmek zorunda bırakılmazlarsa...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.