Kızgınlık, kendini kesen bıçak
Kızgınlık, aynı bedende yara açan ve çıkarılması zor bir mızrak gibidir.
Gücenme kızgınlıktan daha zararlıdır. Çünkü ondan daha uzun sürer!
Bazı insanlarda ömür boyu sürebilir.
Korku ilginç bir duygudur, çünkü aslında insansı değildir. Bu duygu, an itibariyle hayatta kalma rolüne hizmet ettiği için hayvanlardan alınmıştır! Hiçbir hayvan korku içinde yaşayamaz. Ve insanların aslında korku duyacakları hiçbir şey yoktur...
Şimdi ise korku, endişe, anksiyete -stres diyorum yani- gezegeni çevreleyen temel enerji gücü haline geldi. Korkunun içimizde yol açtığı hasar büyük.
Biz yarın ya da ileriki bir tarihte çözüm bulmayı umarak gidip uyumayız. Bu, o narin daireyi uçları kırılabilir bir halde açık bırakmak olur. Bize yakışmaz.
Kendine gel...
NOT: Bir Çift Yürek-Marlo Morgan'ın Aborjin bilgeliği üstüne söylediklerini biraz bozarak yazdım. Hakikat, mütemadiyen her tarafa aynı oranda yağıyor, bir de onu anladım...
***
Neler geldi başımıza
Her tarafı su bastı, lağımlar taştı. Adalarda bile durum aynıydı. Ada bu, dört tarafı deniz!
Süper akıllı kişiler, yokuşlardan denize akan sel oluklarını kapatmışlardı.
İstanbul şehrinin birçok yerinde olduğu gibi...
Hiç kendimizi kandırmayalım, yan yollara sapmayalım ve bir daha söyleyelim: İklim değişikliğini yaşıyoruz!
İnsanın bitmez hırsına, kurduğu karbon uygarlığına göklerden bir ceza yağıyor desek yalan olmaz. Artık bu selleri hep yaşayacağız.
Mevzu mühim, "İlerleme" kavramına ve ulusal politikalara gidiyor.
Ancak işin tedbir-tertibat kısmına bakarsak;
Bundan böyle belediyeler sel ve kanalizasyon sistemlerini yenilemesiyle tanınacak.
Öyle afet mafet, "elimizden ne gelir" laflarını kimse dinlemeyecek!
Büyük şehirlerin yönetimini bir süre sonunda artık makro siyaset, şu bu değil daha çok bu önlemler belirleyecek.
Bu işte bir hikmet var, bir doğal elenme durumuyla karşı karşıyayız, onu diyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.