
Kadınlar ve Kemalist hiddet
Tramvayda gidiyorum. Vagon epey kalabalık. Son anda iki sarışın hanım içeri atladı, arkalarından başörtülü, pardösülü tombik bir kadın. Kapı kapandı, belli ki sarışın hanımlar sıkışmıştı. Toplu taşıma böyle bir şeydi...
Başladılar söylenmeye. Tombik hanım "Kusura bakmayın acelem vardı" dedi. Sarışınlar seslerini yükselttiler. Tahkir etmeye başladılar. Kadıncağız "Burası tramvay, özel, taksi değil ki" gibisinden ağzının ucuyla mahcup kem küm etti. Bunun üzerine "Örtünmeyi biliyorsun bir de cevap veriyorsun, insan biraz nazik olur!" gibi laflar arada uçuştu. Birkaç aklıselim bey araya girdi. Ama sarışınlar konuşmaya devam ettiler. Başörtülü hanım kıpkırmızı, kapının ağzına büzüştü. İnerken yanına yaklaştım "Üzme kendini kardeşim" dedim. Öyle önüne baktı, başını salladı.
Fakat hiddetli ve muasır hanımlar da inmiş gözlerinden ateş saçarak, benim diğer hanımı teselli ettiğimi görmüşlerdi. "Sana ne oluyor be? Ne karışıyorsun?" diyerekten carlamazlar mı!
"Sizin bağırtınızı dinlemek zorunda mıyım?"
Tipim, kıyafetim onların 'yobaz' formuna uymadığı için biraz şaşkındılar. Ama şirretlik bir dindi. Biri "Aa serseri, işine bak işine." Elimle, hadi oradan şeklinde bir işaret yaptım, "Edepsiz, terbiyesiz" diyerekten yoluma devam ettim. "Şimdi seni polise veririz" deyince öteki, kısa devre hasıl oldu, "Verin de göreyim" dedim yumruğumu açıp kapayarak, "sıkar biraz..."
Politik atmosfere yönelik türlü çeşit eleştiriye sahip bir insandım, nezaketten yanaydım. Evet hata yapmıştım! O en son hareketi keşke...
Fakat ya bunlar iktidarda olsaydı diye de üşümekten uzak duramadım...
***
Geldi, davetsiz masamıza oturdu. Yanımdaki hanıma baktı, baktı, "O başındaki ne?" dedi. "Takıyorum işte, böyle kendimi daha iyi hissediyorum teyzeciğim" dedi O. "Bu sıcakta terlemiyor musun, çıkar atsana!" Kızcağız durumu anladı, "Böyle daha güzel oluyorum" diye güldü. Kalemiti kaçtı gitti.
***
Erkekler epey olgun, kadın orta yaşın ortalarında. İki adam her fırsatta hatuna iltifat ediyor. O da yan cebine koyuyor...
Bir anda önümüzden genç bir kadın geçti. Tesettürlü. Dizlerine inen bol şık bir tunik giymiş. Blucinli. Duruşu, yürüyüşü, renk uyumu, giysilerini taşıyışı, usturuplu bir karizma. Ayaklarında ona çok yakışan abartısız topuklu ayakkabılarıyla, 'Allah sevdiğine bağışlasın' denecek bir güzellikte. Biraz ilerde durdu, telefonuyla buluşacağı arkadaşını arıyor.
Yan masadaki kadın -çoğu kadın gibi- kızın genç ve şiirli letafetini anında gördü, haset başladı: "Şuna bak, bu da mı Müslüman, Süslüman.
Yalan abicim, şu ayakkabılara bak!"
Vır vır vır, bildik sözler... Yanındaki 'abiler', "ha evet" falan diyorlar ama o durmuyor. Derin dekoltesinden siyah danteller sarkıyor. Eh yaş icabı dar giysisinde elbette bazı pörtlemeler var. Hangimizin yok ki?
Güzel kız habersiz hâlâ arkadaşıyla konuşuyor. Ah diyorum içimden, bir gitse de bu işkence bitse..."
***
Ama sokaklardaki ırkçı şizoid tacizi, meclisteki ayıbı filan izleyince, bu totaliter ideolojinin asla ölmeyeceğine kani oluyorum.
İşte bu dizlerimi kesiyor, beni mecalsiz bırakıyor....
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.