O bir futbol dilencisiydi
Galatasaray'ın eski kaptanı, futbol tarihimizin yüzakı adamlarından biri olan Tugay Kerimoğlu, poster olacak bir söz etti yakınlarda: "Orada binalar olması benim Ali Sami Yen'i görmeme engel değil." Kerimoğlu, futbol kitapları denildiğinde herkesin Nick Hornby'nin Futbol Ateşi ile ilk ikiye koyduğu Gölgede ve Güneşte Futbol'da yer alan mektubu okumuş mudur bilinmez ama Mecidiyeköy'de artık tarihe karışan, yıllarca ter döktüğü Ali Sami Yen Stadı'nın belleklerden silinmeyeceğini kısa ve öz ancak bu kadar güzel anlatır bir insan... 150 yıllık oyunun tarihinde zamana yenik düşen ve yerine yenisi yapılan stadyumların hikayesi tek değildir, binlerce taraftarın, yüzlerce futbolcunun anılarının birlikteliğidir. Arjantinli yazar Osvaldo Soriano bir gün oturup yakın dostu Uruguaylı bir yazara mektup yazdı. San Lorenzo taraftarı olan Soriano, Buenos Aires'de işçi ailelerinin yoğunlukla yaşadığı Boedo'da kulübün borçları yüzünden satılan ve yıkılmak zorunda kalan 75 bin kapasiteli Estadio Gasometro'nun ardından hissettiklerini mektuba döktü. Zarfı açan ondan üç yaş büyük olan Uruguaylı yazar, çocuk yaşta futbolcu olmak istemiş, başaramayıp, iyi bir gazeteci ve edebiyatçı olduğunda kendini kısaca "basit bir futbol dilencisi" olarak niteleyen ve güzel oyunun peşinden koşan Eduardo
OSVALDO SORİANO'NUN EDUARDO GALEANO'YA MEKTUBU
Sevgili Eduardo,
Geçen gün Carrefour'daydım. Biliyorsun, orası San Lorenzo Kulübü'nün eski stadının bulunduğu yere inşa edilmişti. Oraya, San Lorenzo'da dört yıl arka arkaya gol kralı olan, çocukluk dönemimin kahramanı Sanfilippo ile birlikte gittik. Tencereler, tavalar, peynirler, asılı duran sucuklar arasında dolaşıyorduk. Kasaya yaklaşmıştık ki, Sanfilippo birden kollarını açarak bana şöyle dedi: "Düşün ki, Boca ile oynadığımız maçta Roma'ya golü tam bu noktada atmıştım." El arabasına tepeleme doldurduğu konserveleri, etleri, sebzeleri güçlükle taşıyan şişman bir kadının önüne geçerek konuşmaya devam etti: "Futbol tarihine geçen en hızlı goldü o." Kornerden gelecek topu bekler gibiydi ve heyecanla o anı anlatıyordu: "Takımın gençlerinden 5 numaraya şöyle dedim: 'Düdük çalınır çalınmaz topu bana havadan gönder. Hiç heyecanlanma, seni mahcup etmeyeceğim.' Ben yaşça ondan büyüktüm, çocuğun adı Capdevilla'ydı. Heyecanlanmıştı, beceremeyeceğinden korkuyordu." Sanfilippo mayonez şişelerinin olduğu yeri işaret ederek anlatmayı sürdürdü: "Topu tam oraya yerleştirdi." Etraftaki müşteriler nefeslerini tutmuş, bizi izliyordu. "Top defansın ortasında oynayan adamların arkasına düştü. Hemen fırladım fakat biraz uzağa gitmişti. Şu pirinç torbalarının durduğu yere, görüyor musun?" Alt sıradaki rafı gösteriyordu. Sonra yepyeni lacivert takım elbisesine, gıcır gıcır cilalı ayakkabılarına aldırış etmeden bir tavşan gibi fırladı. "...güm diye bir çaktım topa!" Sol ayağıyla vurmuştu. 30 yıl önce kalenin bulunduğu, şimdi kasanın durduğu yöne doğru çevirdik bakışlarımızı... Hepimiz topun kaleye girişini görür gibiydik. Tam pillerin ve tıraş bıçaklarının dizili olduğu yerden girmişti. Sanfilippo sevinçle kollarını havaya kaldırdı. Müşteriler ve kasiyer kızlar coşkuyla alkışlıyordu. Neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktım. O zamanlar Nene takma adıyla bilinen Sanfilippo, 1962'deki golü yeniden atmıştı, sırf ben göreyim diye... Osvaldo Soriano
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.