Kuzey Irak’ta Türkiye neyi savunuyor?
Türkiye'nin endişelerinin şu şekilde sıralamak mümkün:
1) Mesud Barzani'nin de birçok kez ifade ettiği şekilde bağımsızlık referandumu nihayetinde de facto şekilde bağımsızlığın bir nevi ilanı olacak, bağımsızlığa giden süreci tetikleyerek Irak'ın parçalanma sürecini hızlandıracaktır. Yine referandumun Kerkük'ü de kapsaması kentin statüsü ve geleceğinin şekillenmesi açısından belirleyici bir durum yaratacak.
2) IKBY içinde Kerkük, Sincar, Mahmur gibi tartışmalı bölgeleri de içeren bir bağımsızlık arayışı Irak'ta Bağdat-Erbil arasında doğrudan veya Haşdi Şaabi gibi unsurlar eliyle dolaylı yoldan ciddi bir çatışmayı tetikleme potansiyeline sahip. DEAŞ sonrası dönemde oluşturulmak istenen istikrarın önüne geçecek, başta PKK olmak üzere terör örgütlerine yeniden yaşam alanı kazandıracak bir kaos oluşmasını beraberinde getirecek bir süreç. Türkiye Irak-Suriye ekseninde bir istikrar arayışına girmiş bunun için önemli yatırımlar yaparken IKBY'nin etnik ve mezhebi yeni çatışma dinamikleri oluşturacak bu adımını ciddi bir tehdit olarak görüyor.
3) Olası bir bağımsız Kürt devletinin iç siyasi denklemi ve hangi siyasi aktörler tarafından yönetileceği gerçeğine ilişkin belirsizlikler ve olası senaryolar Türkiye'yi ciddi anlamda endişelendiriyor. IKBY içindeki mevcut siyasi kutuplaşma, Türkiye karşıtı politikalara sahip olan KYB ve Goran gibi aktörlerin gücü, KYB ağırlıklı Kerkük'ün yeni siyasi denkleme dahil olacak olması bu açıdan da ciddi bir muamma yaratıyor. Bu çerçevede Türkiye'nin Barzani ve KDP ile kurduğu iyi ilişkiler tek başına bir önem ifa etmiyor.
4) Olası bir Kürt devleti üzerinde nüfuz sahibi olacak bölgesel ve uluslararası aktörler diğer bir endişe kaynağı Türkiye için. Daha şimdiden bağımsızlık arayışının en büyük destekçisinin İsrail olduğu unutulmamalı. IKBY'li liderlerin ve siyasi aktörlerin yeni Kürt devletinin bölgede Batı'nın çıkarları için önemli olduğunu vurgulaması, yine Batılı aktörler tarafından Kürt kartının her daim bölge ülkelerine karşı kullanışlı bir araç olarak görülerek yatırım yapılmış olması bu bağlamdaki endişeleri artırıyor.
5) ABD'nin 2014 ortalarından itibaren DEAŞ ile mücadele görüntüsü adı altında PKK terör örgütünün Suriye yapılanması olan PYD/YPG'ye yatırım yapması burada IKBY'nin de facto kontrolü altına geçmiş olan Sincar'dan Menbic'e kadar bir kuşak oluşturması Türkiye'nin IKBY referandumuna bakışını etkileyen unsurlardan bir tanesi. Büyük resimde Türkiye orta ve uzun vadede bir şekilde IKBY ve PYD kuşağının bir çatı altında birleştirilmesi çabasının yaşanacağını öngörüyor. Her ne kadar açıkça ifade edilmese de IKBY bağımsızlık çabasının bir sonraki aşamasında Pan-Kürdist hayaller olduğu biliniyor.
Türkiye IKBY'ye yönelik mevcut politikasını Kürt karşıtlığıyla değil bilakis yukarıda ifade edilen reel politik endişeleriyle oluşturuyor.
İran ve Irak ile bölgesel bir işbirliği içinde adım adım dizayn ediyor. Gelinen aşamada Barzani'ye "onurlu çıkış" olarak formüle edilen IKBY'nin mevcut kazanımlarını koruyarak Barzani ve KDP'yi de iç siyasette çok fazla yıpratmadan bu maceradan çıkartacak bir anlaşmayı kabul etmesi çağrısında bulunuyor. Aksi takdirde ekonomik, siyasi ve askeri bir dizi yaptırım opsiyonlarını hayata geçirmeye hazırlanıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.