Çözüm süreci ve Irak dersleri
Kerkük çözümsüzlüğü
15 Ekim 2005 halkoylamasıyla kabul edilen Irak anayasasının 140. maddesi Kerkük meselesini çözmek için yazılmıştı. ABD işgalinin en kanlı senesi olarak kayda geçen 2005, yaratılan de facto siyasi durum marifetiyle siyasi katılım ve normalleşme kabul edilebilir bir safhaya ulaşmadan, hızlı bir şekilde anayasa metni referanduma sunuldu. Düşük bir katılımla geçen referandum, anayasa oylamasından ziyade Irak'ta "siyasetin anlamsızlaştığı ve etnik-mezhebi şablonun" ilk kez kurumsallaşması olarak kayda geçti. 2005 sonrasında, Irak'ta siyasi mücadele büyük ölçüde etnik-mezhebi alan kazanma mücadelesine dönüştü. Bu durumun en trajik örneği ise 2010 seçimlerinde, Irak'taki farklı etnik ve mezhebi unsurları içinde barındıran tek parti olan Irakiyye hareketi, seçimleri kazanmasına rağmen, iktidarı Amerika ve İran'ın zımnen desteklediği Maliki'ye bırakmak zorunda kaldılar. Artık Irak'ta seçim yapmanın anlamsızlaştığının ya da siyasalın yok edildiğinin ilanıydı. Seçim sonuçları ne olursa olsun, iktidar unsurları belli etnik ve mezhebi bir şablona göre dağıtılmaya başlanmıştı. Mezkûr şablonun rehberliğinde Irak'ın mikrokozmozu Kerkük derin bir kriz dönemine gömülmüş oldu.
Oysa 140. madde müthiş batılı çatışma çözümlerinin büyülü sorun çözme unsurlarını içinde barındırıyordu. Anayasaya göre Kerkük'te önce normalleşme sağlanacak, ardından nüfus sayımı yapılacak ve son aşmada da halkın nasıl bir yönetim ve nasıl bir model istediğine karar vermesi için seçimlere gidilecekti. Kerkük çatışma çözüm süreci yazılı hale getirildiği anda aslında çözümsüzlük de ilan edilmiş oldu. Bütün aktörler, aktif bir şekilde, ikinci aşamaya renklerini vermek için can havliyle yarışmaya başladılar. Sonuç elbette felaket oldu. İkinci aşamada güçlü bir pozisyon elde etmek için uğraşmak, birinci aşamanın, yani normalleşmenin bitmesini engelliyor, normalleşme sağlansa bile nüfus hareketlerine yatırım yapıldığı için hukuki tartışma bitmez bir hal alıyordu. 2005 anayasa referandumu sonrası 140. madde ile Kerkük sorununun çözüleceğini iddia eden aktörler ile bugün Türkiye'deki çözüm sürecine dair resmi mühür, imza ve aşamalı yol haritası olmazsa olmaz diyenlerin rasyonalitesi birbirine çok benzemektedir. Kürt meselesinin çözümü ve PKK'nın silahsızlandırılması sürecinde yapılabilecek en büyük felaket muhtemel aşamaların yasal güvence veya yazılı şartname altına alınmasıdır. İçeriğinden bağımsız olarak böylesi bir adım sürecin "al-ver" dünyasına hapsolmasına yeterli olacaktır. Şu an işlemekte olan sürecin istisnalar ve geleceği beraberce inşa arzusu temelinde devam etmesi en hayırlı metottur. Kerkük'te gelinen nokta itibariyle muhtemelen ilk yapılması gereken ya 140. maddenin iptali ya da tamamen göz ardı edilmesiyle yeni bir barış süreci başlayabilecek durumdalar. Türkiye'nin en son arzulayacağı şey çözüm sürecinin bir Kerkük tuzağına kurban gitmesi olmalıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.