Sol, liberalizm ve anti-siyaset
Sol ile ilgili en büyük sorunumuz, dünya sol tarihinde ender görülecek bir şekilde, en üst sınıfların, yani burjuvazinin şikâyetleriyle şekillenen bir protesto hareketinden işi devrim hayallerine kadar götürmeye kalkmaları. Liberallerle ilgili en büyük sıkıntımız hakikati uzun zaman önce keşfettiklerine dair tartışmasız ve sorgulanamaz imanları. Sol ile liberalleri son olaylarda buluşturan başlık ise oldukça sıradan. Öyle çok derin bir felsefi birliktelik, dünya görüşü ortaklığı filan yok ortada. Ortak şemsiyeleri seküler bir dünyada bir araya gelerek ürettikleri siyasetsizlik ya da siyasal düşmanlığı.
Sol, maksimalist talepler dünyasından; liberaller ise toptancı demokratikleşme dünyasından konuşarak benzer bir pozisyon inşa ediyorlar. Maksimalist talepler rasyonel beklenti sınırlarını hızla aşarak anlamsızlaşırken; toptancı demokratikleşme yeryüzü şartlarında imkânsızı isteyerek siyasal bir trajediye dönüşüyor. Son tahlilde siyasalın dünyasında hiç bir karşılığı olmayan politik görünümlü şikâyet ve temenni dünyası ortaya çıkıyor. Şikâyet dünyasından adalet arayışı çıkmayınca, temenni dünyasından da somut demokratikleşme adımları ufukta görünmeyince hırçınlaşıyorlar. Sol maksimalizm ile liberal toptancı demokrasi talebinin ürettiği tek şey, çocuksu bir siyasal dünyadan başka bir şey değil. Bağlamı, imkânları, aktörleri, ekonomi-politik şartları, ahlakı ve zekâyı ıskalayarak talepte bulunan bu diskurun ergen bir şikâyet-temenni dünyası üretmekten başka bir yere gitmesi mümkün değil.
Tam da bundan dolayı bencil hassasiyetlere sahip olmalarını demokrasi talebi, rahatlama arzularını özgürlük, kendi doğrularını tekrar edip durmayı ifade özgürlüğü, korkularını dillendirmeyi siyaset, kendi çözüm önerilerini adalet arayışı ve şikâyet etmeyi ise siyaset zannediyorlar. Emir kipsiz cümle kuramıyorlar, mümkün olanı ideal olanla, yapılabilir olanı yapılmasını arzu ettikleriyle karıştırıp duruyorlar. Toplumda farklı kesimlerin olduğunu en fazla onlar dillendiriyor ama bütün çözüm önerileri farklılıkları kategorik olarak yok sayan totaliter ve hızlı çözümlerden ibaret. Metotları oldukça basit. Her bir sorunu önce toplumsal ve siyasal dinamiklerini yok sayarak ele alıyorlar ve laboratuvar şartlarında tek hamlede çözüyorlar.
Bu sol-liberal Disneyland dünyasında sosyal ve siyasal sorunların karmaşık yapısının fazlaca bir anlamı bulunmuyor. Suriye krizini savaşa karşı olarak, Kürt meselesini demokrasi isteyerek, yeni anayasayı ısrarla talep ederek, ekonomik refahı liberal gizli ele havale ederek, farklı hayat tarzları sorunsalını 'evrensel normlar dünyasına' referans vererek, dış politikayı jeopolitik kavgalardan kurtararak bir güzel çözüyorlar. Usanmadan bıkmadan 'siyaset eleştirisi yapmayı siyaset yapmak' zannetmeye devam ediyorlar. Zaman ve mekânla kurdukları sorunlu ilişkiden dolayı, her hangi bir meselede, yüzlerce farklı dinamiğin aynı anda hareket etmesinin de mezkûr söylem için bir anlamı yok. Ellerinde her sorunu 19.yy ilkel pozitivizmi ile soyutlayıp çözecek modeller mevcut. Güzelim teorilerini mahveden pis gerçekler ise umurlarında değil zaten. Buradan bakınca Erdoğan'ı düşman ilan etmelerinden daha doğal bir durum da olamaz. Çünkü görmek bile istemedikleri ne kadar pis gerçek var ise Erdoğan tarafından hatırlatılıyor. Erdoğan'ın hatırlattığı ve reddedilmesi imkânsız somut sorunlar ve adımlar karşısında ise bir tek cevapları var: 'iyi de senin de üslubun çok sert!'
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.