Dış politikada otonomi arayışı ve 2017
Türk dış politikasının 2017'de izleyeceği seyir de yine bu otonomi arayışı çerçevesinde iki düzlem üzerinden devam edecek.
Birincisi küresel düzlem. 1990'lardan sonra başlayan küreselleşme paradigması bugün bir kırılma içinde ve nereye evrileceği henüz net değil. Bağımlılık ilişkileri oldukça kırılgan bir noktada.
Tarihsel rakipler bir yana NATO gibi askeri ittifakı oluşturan ulus devletler bile birbirlerinin zaafını kullanma arayışında.
Terör ise yeni uluslararası mücadelenin en kullanışlı aparatı. Böylesi bir atmosferde ülkelerin en öncelikli alanı ise güvenlik oluyor. Türkiye gibi yer altı kaynaklarından mahrum bir ülke için öncelikli bir başka alan ise ekonomi.
Dolayısıyla Türkiye'nin küresel düzlemdeki dış politika vizyonu bu iki alan çerçevesinde şekillenecek. Bir yandan güvenliği sağlayan ve bağımlılığı çeşitlendiren öte yandan da ekonomisini besleyen bir dış politika.
İkincisi ise bölgesel düzlem.
2011'den itibaren siyasal bir dönüşüm sürecine giren Ortadoğu Türkiye için önemli bir tehdit kaynağı haline gelmekle kalmadı yeni ittifakları da beraberinde getirdi. Önümüzdeki yılda da krizlere çözüm aranırken kalıcı ittifaklar yerine geçici ve sorun merkezli ittifaklar söz konusu olmaya devam edecek.
Dolayısıyla bu sorun merkezli ittifakların bölgesel siyaseti domine etmesine izin verilmemeli. Bir başka risk ise bölgesel karmaşanın Türkiye'yi küresel meselelere dahil olmaktan alıkoyması ve başta Balkanlar olmak üzere diğer bölgelerden elde edeceği fırsatları kaçırmasıdır.
Dolayısıyla 2017 bölgesel tehditleri bertaraf etme çabası kadar imkanları kullanma arayışının hızlanacağı bir yıl olacaktır.
Sonuç olarak 2017 Türkiye'nin iç politikadaki dönüşümü ile dış politikadaki arayışının hızlı bir şekilde yürüyeceği bir yıl olacaktır. Türkiye'nin en önemli sorunu olan terör tehdidinin bertaraf edilmesi, bölgesel tehditler ve küresel vizyon arayışı bir uyum içinde yürümelidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.