Gazetecilik onuru hikâye
Biz çifte standardı severiz!
Nalıncı keseri gibi de hep kendimize yontarız.
Mesela arkadaşlarımızın paşalara 'köpek' demesi normal…
Ama bize 'tasmalı' demek ayıp (!)
Hem de çok ayıp…
Bize fiske vurulmaz (!)
Hükümet kurduğumuz gibi hükümet de yıkarız biz…
Var mı bize yan bakan...
Heyytt...
Ustura Kemaller'iz biz…
Gazeteler manşetleriyle ve onlarca gazeteci köşe yazısıyla 28 Şubat Postmodern Darbesi'ni desteklemişti.
'Kodese gireceğim' diye ödleri patlıyor çoğunun… 28 Şubat'ın mimarları tutuklandıkça, işbirlikçileri olan malûm gazeteci taifesinin de yüreği hop hop ediyor…
Haksız da değiller hani. O günün paşalarını hapse tıkan Cumhuriyet savcısı onlara kıyak geçecek değil herhalde.
Uykuları kaçtı dişleri dökük aslanların.
"Ya bizi de alırlarsa" diye…
Kışkırtmış yani… Ama kimse oralı olmamış.
Belki de "Eti ne budu ne?" deyip, dikkate alınmamıştır.
Nitekim en ünlüsü, "Evet ben bir köpeğim" diye açık açık yazmıştır.
Kendisine köpek denmesinden gocunmamış adam…
Korku, acayip bir şeydir…
Korku uyku uyutmaz insana,
Yemek de yedirmez,
Adamı paranoyak eder…
Hele mapushane korkusu.
Çünkü onlar, 28 Şubat sürecine istikâmet veren, yalan yanlış haberlerle ortalığı ayağa kaldıranlardı.
Erbakan Hükümetini deviren gazeteciler, 28 Şubat sonrası Genelkurmay Başkanlığı'ndan 'takdir' belgesi almışlardı.
Aynı grup, eski Genelkurmay Genel Sekreteri Orgeneral Erol Özkasnak'la birlikte 2003'te 'Balyoz' planını da hazırlamıştı.
Yani işledikleri suç az buz şey değildi.
"Halkın iradesiyle oluşan hükümeti devirmek"!...
Üstelik zaman aşımı da yok bunun, görüyorsunuz…
Nasıl korkmasınlar ki?
Bu yüzden Uludere'ye can simidi gibi sarıldılar…
PKK'nın azmasını, şehirleri bombalamasını bunun için istiyorlar ya!
İsimlerini, hangi gazetede çalıştıklarını, ülkeye verdikleri zararı herkes iyi biliyor, tek tek saymaya gerek de yok.
Deşifre oldular artık.
Asıl dertleri kodese girmeme garantisi almak.
Gazetecilik onuruyla ilgili değil yaptıkları...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.