Karşı saldırımız
Şok getiren günlerde yaygınlaştırdığımız bir deyim:
"Sözün bittiği yer."
Yanlıştır. Düşünce paylaşımının aracıdır söz. Öyle günlerde tükenmesi değil, daha çok kullanılması gerekir.
Sırf basmakalıp ah vah ve lanetleme korosuna dönüşmemesi, çözüm arayışına yaraması şartıyla.
Duygular kişiseldir; onlara göre rota çizilerek akıllıca yönetilemez ülke. İntikam ise duygusal kaynaklı bir kavramdır.
Devlet önlem alır, intikam değil.
Hangi önlemin akıllıca olacağını belirlemektir hüner.
Oysa ortada mesaj falan yok; saldırı var. Bölgesine giren rakibe tos vuran koç ona bir şey anlatmaya değil, gücünü kırmaya çalışmaktadır.
Ortadoğu'da semirerek bağımsızlaşan Türkiye birçok tekere çomak sokabilecek duruma geldi. Taşeron kullanılarak önü kesilmek isteniyor. O kadar.
Oyunu bozmalıyız. Aklımız ve çözüm enerjimiz yeter buna.
Varsayın ki saldırıyı durdurduk. Sırf onu başardık diye Kürt sorunu çözülmüş olur mu? Hayır.
Tersine, diyelim ki içteki sorunu çözdük. Saldırı durur mu? Hayır.
Nasıl durur? Taşeronun gerisindeki güçlere havlu attırarak.
Hep kendi yarı sahasında kale koruyarak oynayan takım gol atamaz, gol yer. Yemese de maç kazanamaz; en iyi olasılıkla berabere kalır.
Biz artık bu maçı kazanmak zorundayız. Ataklara başlamalıyız.
Bölgemize musallat güçlerden her birinin çıkar hesaplarında zaaflar var. Politika, ekonomi, uluslararası itibar alanlarında Aşil topukları bunlar. Onlar bizi çelmeliyorlar mı? Biz de onların işini bozarız. Tanksız, topsuz, uçaksız yollardan.
Cin gibi politika, ekonomi, diplomasi, istihbarat, siber savaş, propaganda (enformasyon ve "dezenformasyon") uzmanımız var.
Kapalı kapılar arkasında göreve! Karşı saldırı için. Doğru hedeflere...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.