Gül'den yeni Kürt açılımı
"Dünyayla uğraşırken iç meselelerimizi de çözme kabiliyetine sahip olmalıyız. Türkiye'nin içeride enerjisini tüketen nedir diye baktığımızda, enerjinin zaman zaman boşa gittiğini, israf edildiğini görüyoruz. Bu konuları tabii ki bizim konuşmamız gerekir" diye söze başladı Gül sohbetin bu bölümüne ve ekledi:
"Geçenlerde, siyasi parti liderleriyle görüşmeler yaptım. Hükümet meselelerine, günlük, konjonktürel sorunlara girmem. Ama Türkiye'nin hükümetleri de aşan meseleleri var. Bunlarla elbette ilgileneceğiz.
Polemik söz konusu değil. Kim görev başında ise çözüm için sonuna kadar uğraşacak. 'Aman bunlar zor meseleler, bizim dönemimizde uğraşmayalım, şurada dursun' demenin memlekete faydası yok. Zaman geçtikten sonra bir şey yapmanın da anlamı yok.
Cumhurbaşkanlığı'nda iki yılım doluyor. Hükümetler de sonuna kadar kalacak değil, her görevin sonu var. Zorsa, o zorla yüz yüze gelecek olan bizleriz. Konular küçükken ne kadar çabuk çözüme kavuşturulmaya çalışılırsa, çözüm de o kadar kolay olur.
Türkiye'nin bir dolu meselesi var. Bunlar tek tek de ele alınabilir, bütün olarak da. Bu meselelere ne derseniz deyin, Güneydoğu meselesi deyin, Kürt meselesi, terör deyin, ne derseniz deyin, çözüme gitmek durumundayız.
Demokratik standartlar
Bu çerçevede biz "Noksanımız, eksiğimiz ne"; bunlara cesaretle bakabilmemiz lazım. Bunun da en iyi yolu Türkiye'deki demokratik standartları modern devletlerde olan standartlara yükseltmek.
Bazı problemler niye var? Bundan 15 yıl önce çok daha büyük olan problemler şu anda önemli ölçüde çözüm yoluna girdi. Standartlar yükselince şikâyet mevzuları azalacak. Bir ara, televizyonlar için Kürtçe konuşmak suçtu, şimdi suç değil. Kürt meselesi vesaire başka konularla ilgili de böyle. İngiltere'de bazı konularda sorunlar niye olmuyor? Demokratik standartları sayesinde.
Terör var diye mi Türkiye'de bazı şeyler değişiyor, yoksa terör var diye mi gecikiyor? Sıkıyönetimler, olağanüstü haller, DGM'ler filan... Bunların ihtiyaç duyulmadığı için olmadığı bir Türkiye dünyanın modernleşmesinin gerisinde mi kalacaktı yoksa daha mı hızlı ilerleyecekti? Birçok meseleyi aşmış olacaktık, ne maliyeti, ne can kaybı olacaktı.
O açıdan geçen 20-25 yıllık sürecin iki ayrı simülasyonunu yapmak lazım. Bir bugünü düşünelim; bir de terör yok, onu düşünelim. 20-25 yıl önce bunlar olmasaydı, Türkiye zaten serbest pazar ekonomisine geçmiş, Doğu bloku çözülmüş, yarışa daha hızlı girecekti. Türkiye o yılları kaybetti.
Kürtçe televizyon, Kürtçe konuşmanın serbest olması... Bunlar terörden dolayı zorla yapıldı gibi düşünülüyorsa, bu büyük bir yanılgı olur. Terör olmasaydı bunlar çok daha erken, tabii bir seyir içinde yapılırdı.
Herkesin katkısı şart
Parti liderleri haklı olarak günlük siyaset yapacak.
Ben hiçbir zaman onlara bu nedenle bir şey demem. Dinlerim, takip ederim, ama polemiğe girmek durumunda olmam. Onlar siyaset yapıyorlar, mecburlar, bir şey diyecekler. Bir parti başkanı her gün konuşacak, bunlar normal. Ama önemli olan şu: Türkiye'nin köklü problemlerinin çözümü sadece hükümete bırakılamaz. Belki yarın kendi hükümet olacak. Halk her zaman seçimle iktidarı değiştirebilir. Kim hükümet olursa, bu problemleri daha kronik bulmak mı ister, daha çözülmüş bulmak mı?
Bu konularda, Meclis'te çoğunluğu olduğu için esas dinamo elbette hükümet olacak. Ama partiler arasında da bu konuların çözümü konusunda katkı sağlayıcı diyalog olması lazım.
Bunlar kamuoyunun önünde de çözülür, kamuoyunun gözü önünde olmadan da. Basın serbest, hür... Bunları savunan da olur savunmayan da. Ama bir noktada sadece hükümetin sorumluluğu değil, siyasi partilerin sorumluluğu değil, entelektüellerin de sorumluluğu var. Ama bütün bu şeylerde ben çok ümitliyim. 10 yıldır devlet sisteminin içindeyim. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, sivil, asker, tüm kesimler ortak anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde. "Onlar yapsın ben bozayım" bitti. Daha çok enerjiyi ortak harcama var.
Bunlar bir bütün. Türkiye kendi sorununu çözmek için kapsamlı çalışmalar yapıyor.
Dünyanın baş ağrısı burası
Sohbetin diğer konularını da satır başlarıyla verelim:
Yüklü gezi programı arasına sıkıştırdığımız sohbet özetle böyle. Cumhurbaşkanı'nın Kürt sorununda yeni açılımı hiç kuşkusuz çok tartışılacak ama bir noktada haklı: Bu sorunun çözümü için herkesin elini taşın altına koymayı zamanı geldi de, geçiyor bile.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.