Tahran notları
Başbakan Erdoğan'la Pakistan ve İran gezisi dönüşünde Cumhurbaşkanı Gül'ün Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılmak için Ankara'da kaldık.
Ankara büromuzdaki arkadaşlar, gezinin özellikle Tahran bölümüyle ilgili izlenimlerimizi sordular, "Herhalde bir yazı konusu yaparsınız" dediler.
Pek niyetimiz yoktu ama "Gerçekten ilginç olur" ısrarı üstüne görüş değiştirdik. Buyurun, sadece kişisel gözlemlerimizin ve görüştüğümüz İranlılar'ın değerlendirmelerinin paçalı olan Tahran notları...
Mehrabad Havaalanı'na giderken veya gelirken, Azadi Meydanı'ndan geçiyorsunuz. "Özgürlük" anlamına gelen Azadi Meydanı tarihe iki önemli olayla geçti:
Bugün İran'da bir Bahai'nin ulusal bir projeyi üstlenmesi bir yana, özgür yaşam sürmesi bile neredeyse imkânsız. Ama birçok Bahai onca engele ve hayati riske rağmen toplumda önemli yerlere gelmeyi başarıyorlar. Nasıl? Takiyye yaparak!
"Takiyye" sadece mimar Hüseyin Amanat'ın inanç kardeşleri değil, tüm İranlılar için yaşamın parçası, hatta kendisi haline geldi. Gündüz başka, gece başka hayat... Kamusal ve özel alanlarda farklı hayat...
Gayriresmi verilerle Tahran
Meramımızı Tahranlı dostlarımızdan aldığımız bilgilerle somutlaştıralım:
Böylesine genç (Not: İran halkının üçte ikisi İslam Devrimi'nden sonra dünyaya geldi), dinamik, bilgili ve hayatı seven bir toplumu -tarihin yol kazası- totaliter bir ihtilalle belki "Zapt-ı rapt"a alabilirsiniz ama o boyundurukta uzun süre tutamazsınız.
Nitekim de öyle oluyor. Özellikle sonucu tartışmalı, meşruiyeti su götüren son cumhurbaşkanlığı seçiminin bir tarihi faydası oldu: Korku perdeleri yırtıldı.
Tahran sokaklarında belki eskisinden de fazla polis, milis, devrim muhafızı ve ahlak bekçisi dolaşıyor ama şalları omuzlarına düşmüş, çoğu uzun ve inanılmaz bakımlı saçlarını dalgalandıra dalgalandıra yürüyen -hepsi de birbirinden güzel- genç kızlara, kadınlara, o kolluk güçlerinden hiçbiri müdahaleye cesaret bile edemiyor.
Haftanın belli gecelerinde halkın evlerinin balkonlarına, çatılarına çıkıp rejim aleyhine sloganlar atmaları ve kolluk güçlerinin duymazlıktan gelmeleri de artık Tahran yaşamının rutinine dönüştü.
Azadi Meydanı'nda pek de uzak olmayan bir gün bu kez kefenlere değil, çiçekli tişörtlere bürünmüş yüz binlerin, milyonlar buluşursa, şaşırmayın.
Yeter ki, batılılar aslında muhafazakâr iktidarın ekmeğine yağ-bal süren tehditlerini, İran'ın içişlerine müdahaleye kadar vardırmasınlar. Yeter ki, renkli-çiçekli devrimlerin bir versiyonunu İran'da sahneye koymaya kalkmasınlar. Yeter ki, İranlılar'ı rahat bıraksınlar.
Çünkü İran, devrime gebe değil ama evrim sürecinde hızla ilerliyor. Hatta Batılılar pek fark etmemiş olsalar da, bu süreçte epeyce yol aldı.
İnanın; çağdaş, modern, güçlü, gururlu ve zengin bir İran doğmak üzere.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.