
İkinci perde
Aslında bugün Türkiye ve Brezilya'nın yoğun çabaları sonucu İran'ın uranyum takas anlaşmasını imzalamasını yazmamız gerekiyordu.
Ne var ki, CHP'deki gelişmeler, Tahran anlaşmasının olası sonuçlarını ve Türk diplomasisinin yükseldiği konumu irdelememizi mecburen erteletti.
Neden? Cevap: Kemal Kılıçdaroğlu'nun Deniz Baykal'a rağmen adaylığını koyması ve hemen CHP'deki bazı dinamiklerin harekete geçmesi, dramatik bir oyunun ikinci perdesinin sahnelenmekte olduğunu ayan-beyan ortaya koyuyor.
Kılıçdaroğlu adaylığını açıklar açıklamaz, CHP Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol ile Hakkı Süha Okay, "Yeni Kral"a bağlılıklarını bildirdiler:
CHP'de Baykal'dan sonra en güçlü adam olarak gösterilen Genel Sekreter Önder Sav da yine hiç vakit yitirmeden Kılıçdaroğlu'nun arkasında olduğunu açıkladı. Hem de Baykal dönemine gönderme yapan zehir zemberek ifadelerle: "Köhneleşmiş ezberlerle yol gidecek halimiz kalmadı. CHP'nin geleceğine bakacağız. İçine itilmekte olduğumuz darboğazı aşacağız."
Yine hemen arkasından 60'a yakın milletvekili ortak bildiriyle Kılıçdaroğlu'nun yanında saf tuttuklarını kamuoyuna duyurdular.
Bütün bu gelişmelerin "Spontane" olması mümkün mü?
Hele hem Kılıçdaroğlu'nun, hem de onun cephesine geçenlerden hiçbirinin Baykal'a danışma gereğini bile duymadıkları ve bunu açık açık ifade etmekten çekinmedikleri göz önüne alınırsa:
Gizli kamera çekimleri CHP'den birilerinin marifeti olmayabilir. Hatta, Türkiye'den birilerinin işi de olmayabilir.
Ama sonuçta CHP'deki ayrışmada tetikleyici işlevini gördü. Ya da CHP'yi yeniden "Dizayn" etmek isteyenlerin silahı haline dönüşüverdi.
11 Mayıs'ta yayınlanan "Dönmemeli" başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi, CHP sadece bir haftalık sürede Baykal'ın avucundan "Çok sevdiği Lara Plajı'nın kumları gibi" kayıp gitti.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.