Zıvanadan çıkmak
Haklı bir talep ancak bu kadar itici duruma getirilebilir. Bir sivil toplum örgütü bu kadar kısa bir sürede ancak bu kadar sevimsizleştirilebilir.
"Bedelli askerlik" isteyenlerden söz ediyorum. Beyler bir süre önce bir platform oluşturdular. Taleplerini ve beklentilerini elektronik postayla medya mensuplarına, siyasilere, sivil toplum önderlerine göndermeye başladılar. Buraya kadar güzel. Hiçbir itirazım yok.
Ama... Beklentileri karşılanmayınca, hele hele Genelkurmay Başkanlığı'nın personel planlamasına göre en az 2016'ya kadar bedelli askerliğin mümkün olmayacağı anlaşılınca, onun ardından da herkese "Tek tip askerlik" çalışması başlatılınca, tam anlamıyla çığırından çıktılar.
Hangi birini anlatayım?
Referandum kampanyası boyunca bıkmadan usanmadan yağdırdıkları tehditleri mi?
Siyasi ve askeri kadrolara hakarete varan öfkelerini mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin manevi şahsiyetine dil uzatma cüretlerini mi?
En iyisi "Son marifetleri"nden birkaçını aktarayım:
TBMM, Silahlı Kuvvetler'in bu anlamsız taleplerinin önünü kesecek kararlarla asker devlet değil, sivil devlet mantığıyla ülkeyi yönetmelidir."
Daha kampanya döneminde "Bedelli yoksa evet de yok" şantajıyla oyalananlar, kendilerini aldatanlar var.
Daha referandum geçtikten sonra "Bedelli yoksa seçimde oy da yok" diye yeni şantajlar üretenler var.
Daha komutanlara ağızlarına geleni söyleyenler var.
Daha her elektronik iletiyi günde elli kez, yüz kez, bin kez göndererek, e-mail kutumda önünü alamadığım bir mesaj kirliliğine yol açanlar var.
Ey bedelciler; yeter artık. Mesaj terörünüzden bezdim. Yüzlerce meslektaşım da benimle aynı durumda.
İster titreyin, ister zıplayın, ister perende atın, ne yaparsanız yapın ama artık kendinize gelin.
Dedim ya; başlangıçta hak verilebilecek bir talep kısa sürede ancak bu kadar sevimsiz hale getirilebilir, bir sivil toplum hareketi bu kadar şirretleşebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.