'Gizli bir şey kalmasın her şey gün yüzüne çıksın'
TOYOTA, TÜRKİYE'DE YENİ CİPİNİ ÜRETECEK: Tokyo'ya ziyaretemizin ilk akşamında Japon Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu'yla bir araya geldik. Ertesi gün, Japonya'nın ilk üç üniversitesi arasındaki Waseda Üniversitesi'nde şahsımıza bir fahri doktora takdimi yapıldı. Daha sonra Başbakanlık Yatırım Destek Ajansı tarafından Japon yatırımcılar için organize edilen toplantıya katıldım. Çok verimli bir toplantı oldu. Yaklaşık 500 yatırımcı ile Türkiye'de yatırım imkanlarını konuştum. Özellikle 5 büyük Japon firma ile Türkiye'deki yatırımları üzerine detaylı görüşme yaptık. Bunlar Mitsui, Mitsubishi, IHI, Toyota ve Hitachi. Japon yatırımcılar özellikle nükleer tesisler ve Afşin-Elbistan Termik Santrali ile ilgili.Toyota, yeni bir cip modelini Türkiye'de üretmeye başlayacak. 450 milyon dolarlık yatırım yaptıkları bu modelle, 4 milyar dolar ihracat hedefliyorlar. Toyota'nın hibrit otomobili Türkiye'de üretmesi de gündemde. Tokyo ziyaretimizde İmparator Akihito ve İmparatoriçe ile de görüşme imkanı bulduk. Kendilerine Japonya temaslarımız hakkında bilgi verdik.
Ardından Başbakanlık Ofisi'nde heyetlerarası görüşmemizi yaptık. Türkiye-Japonya arasındaki savunma sanayiinde, siyasi alanda ve ekonomik ilişkilerde neler yapabileceğimizi konuştuk. Ekonomik ilişkilerde 3.4 milyar dolarlık bir ticari hacmimiz var. 400 milyon ihracatımız var. Karşılığında 3 milyar dolar onların ihracatı var. Bu eşitsizliğin düzeltilmesi önemli. Marmaray'da ve İzmit köprüsünde Japonlar aktif görev aldı. Şimdi Ankara-İstanbul yeni hızlı tren hattı için de Japon şirketler çalışıyor. Çanakkale geçişine de katılmak isteyen Japon firmaları var. Japonya Başbakanı Abe ile bölgesel ve uluslararası sorunlar, G-20 toplantısının ana gündem maddeleri ve küresel terör meselesi hakkında görüş alışverişinde bulunduk.
İstanbul-Strasbourg-Brüksel: 2 bin 700 km.
Brüksel-Tokyo: 9 bin 465 km.
Tokyo-İstanbul: 8 bin 984 km.
Toplam: 21 bin 149 km.
Dünyanın çevresinin yarısından fazla. Ya da yarım dünya turu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la geçen pazar öğle saatlerinde başlayıp dün sabah 5'te noktalanan Fransa-Belçika-Japonya gezisinde katettiğimiz yolun dökümü bu. Beş günlük gezinin iki gecesinde Brüksel'de, bir gecesinde de Tokyo'da kaldık. Diğer iki gecemiz ise havada geçti. Dönüş yolunun bir saatinde, her dış ziyaret dönüşünde olduğu gibi, Erdoğan ve gezisini izleyen genel yayın yönetmenleri bir araya geldik. İşte o sohbetin soru cevap bölümü;
ERDOĞAN: Hayra alamet diyorum. Gerçekler ortaya çıksın. Yargı içerisindeki malum yapı bu güne kadar pek çok konuyu görmedi veya üzerini kapattı. Gerçeklerin ortaya çıkması için, yargı üzerine düşeni yapmalı. Gerekiyorsa, her ne kadar icracı olmasa da, bu tür konularda Devlet Denetleme Kurumu'nu da çalıştırabiliriz. Hiçbir şey gizli kalmasın, her şey gün yüzüne çıksın. Belirli odakların, hiçbir günahı olmayanlara iftiralarla fatura kesmeye kalktığı bir ortamdayız. Doktoraya giden oğluma, iftira atıp 'kaçtı' dediler. Oysa bayramda buradaydı. Haziran-temmuz gibi tezini verince de ülkemize dönecek. Bu ülkeden kimlerin kaçtığı belli. Kaçanlardan değil benim oğlum. Ama bazı kesimler, 'Çamur at, izi kalır' mantığıyla iş yapıyor.
ERDOĞAN: Şaşırtıcı bir gelişme değil. Böylece kendilerini ele vermiş oluyorlar. Yeni kampanyalarında, sözüm ona, 'PKK bizden değil, biz de PKK'dan değiliz' mesajı vermeye çalışmışlardı. Ama soruda belirttiğiniz şeyle, kendilerini ele vermiş oluyorlar. Adeta suç üstü yakalanmış durumdalar. Millet onların bu durumunu elbette nazarı itibara alacaktır. 'Çatışmasızlık' diye bir ifadeyle, halkı kandırabileceklerini zannediyorlar. İktidarı ve şahsımı suçlamaya kalkıyorlar. Çatışmanın faturasını devlete kesmeye çalışıyorlar. Halbuki çatışmaya kimlerin sebep olduğu, halkı kimlerin tehdit ettiği de ortada. Bu genel seçimlerde aslında aday olmak istediği halde aday olamamış birçok vatandaş var. Neden? Terör örgütü ve uzantılarının tehditlerinden dolayı. Bunların bilgileri geliyor bize. Mesela Külliye'de belirli aralıklarla Doğu ve Güneydoğu'dan muhtarlarla yaptığımız toplantıya, 90 kadar muhtar başlangıçta teyit vermiş olmalarına rağmen gelemedi. 'Tehdit altındayız o nedenle gelemiyoruz' dediler son anda. Milletimiz herşeyin farkında. Halkımız, terörün ve terörden beslenenlerin yalanlarına itibar etmeyecek. Milletimizin, 1 Kasım'da demokrasi mekanizmasını çalıştıracağına, ferasetini ortaya koyacağına, ülkemiz üzerinde oluşturmaya çalışılan kara bulutları dağıtacağına inanıyorum. Tehditlere aldırmamak, sandıklara sahip çıkmak da milletçe hepimizin görevi.
ERDOĞAN: NATO, Hazar'dan füzelerin de atıldığı gelişmeler sonrasında, gerekirse 48 saat içinde Türkiye'ye NATO güçlerinin konuşlandırılabileceğini açıkladı. Türkiye'nin yanında olduklarını vurguladılar. Rusya, adeta bölgeyi sınıyor. Rusya bu şekilde dost kazanamaz, tersine dostlarını kaybedebilir.
ERDOĞAN: Neticelendirme aşamasına yaklaşıyoruz. Kasımda Çin Devlet Başkanı G20 çerçevesinde Türkiye'de olacak. Fransa da teklifini yenilemiş durumda. Hollande BM Genel Kurulu'nda görüştüğü Ahmet Bey (Davutoğlu) aracılığıyla bana bu konuda bir mektup gönderdi. Türkiye olarak füze ihalesinde üzerinde önemle durduğumuz konu, ortak üretim ve teknoloji kazanımı.
ERDOĞAN: Şartlar sizi zaman zaman bir yere doğru sürükleyebiliyor. O beyanatlarımın en önemli sebebi, AB'nin 50 yılı aşkın bir süredir bizi oyalamakta olması. Fakat Brüksel'de yaptığım temaslarda, uzun bir aradan sonra ilk kez, AB yetkililerini Türkiye'ye karşı olumlu tavır içerisinde gördüm. Durum farklılaşıyor.
ERDOĞAN: Ölüm insanlara her şeyi yaptırır. Terör devam ettikçe yeni bir göç dalgası olabilir tabii. Buradan kaçış olur. Rejim bu işin kara harekâtını üstlendi, Rusya hava harekâtını üstlendi. İran da destek oluyor. Mülteciler konusunda Türkiye'nin yaptıklarını AB ülkeleri dahil herkes takdir ediyor. Ancak külfet paylaşımı konusunda şu ana kadar ciddi bir şey yapmadılar. AB yetkilileri ilk kez, külfet paylaşımı için bir şeyler yapmaları gerektiğini idrak etmiş görünüyorlar.
ERDOĞAN: Şansölye Merkel'in açıklamasını garipsedim. Gerçi yeni bir şey değil. 'İmtiyaz' ifadesini hep kullanır. Bu aslında Almanya'nın görüşü değil. Mesela Schröder, hiç o tür bir ifade kullanmadı. Merkel'in koalisyon ortağı, Dışişleri Bakanı ne diyor bu konuda, merak ediyorum. Merkel ile geçenlerde telefonla da görüştük. Yeri gelseydi, 'Hâlâ aynı noktada mısınız?' diye sorardım. Kasımda geldiğinde sorabilirim de.
PYD'YE ESAD DESTEĞİ, DAEŞ'E BATI SİLAHI
ERDOĞAN: PYD zaten rejim destekli. PKK'nın da içinde olduğu bir örgüt. Rusya kara harekâtı için PYD ile anlaşma yapabilir. Buna hazırlar. Aynı şekilde başkaları ile de yapabilirler! DAEŞ'in elinde Batı ülkelerinin silahları var, Rus silahları da var. DAEŞ bu silahları nasıl elde ediyor? Sorduğunuz zaman rahatsız oluyorlar.
ERDOĞAN: Suriye'deki mevcut rejim, bir terör devleti. Biz kalkıp da pozisyonumuzu değiştirmeyiz. O rejim yüzünden 350 bin insan öldü, 5 milyon insan ülkesini terk etti. 7 milyon insan yer değiştirdi. Toplam 12 milyon. Herkesin sorduğu şu: Esad giderse, onun yerini DAEŞ mi alacak? Halbuki Esad giderse, yönetimin Suriye halkına geçeceğini düşünmek de pekala mümkün. Suriye'yi yönetebilecek nitelikli insanlar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle baştan beri Özgür Suriye Ordusu'nu destekliyoruz. Bizim Esad'la ilgili olumlu pozisyon almamız mümkün değil.
ERDOĞAN: NATO'nun son açıklaması, terörden arındırılmış güvenli bölge için olumlu bir sinyal. Bu öneri kabul görmeye başladı. Cerablus ve Azaz arasındaki bölgede güvenli bölge oluşturulmasını bekliyoruz. Bu noktada, ABD'nin de aralarında olduğu 7 ülkenin açıklamaları önemli. ABD Başkanı Obama ile yapacağımız telefon görüşmesinde bu konuları ele alacağız. Askerlerimizin temasları ve çalışmaları sürüyor. DAEŞ'le mücadelemiz konusunda ABD Kongresi daha olumlu bir noktaya geldi.
"İSRAİL, MÜSLÜMANLAR'IN ŞAH DAMARINI
ERDOĞAN: Bu konuda ne zaman umutlanılsa, hemen bir şey oluyor. Bir bakıyorsunuz İsrail, Mescid-i Aksa'yı basıyor. O kutsal mekan, Müslümanlar'ın şah damarı. Damarı kesmeye kalkarsanız nasıl el uzatacağız? İyiniyet karşılıklı olmalı. Mavi Marmara sonrası özür dilediler bir noktaya gelmiştik ki, Gazze'yi bombaladılar.
'AZİZ HOCAMIZLA GURUR DUYDUK'
ERDOĞAN: Evet, Aziz hocamızı telefonla aradım. Edebiyat alanından sonra kimya alanında da bir NOBEL ödülü alınması, milletçe hepimizi mutlu etti. Hocamızı tebrik ettim. Kendisiyle gurur duyduk. Türkiye'ye geldiğinde, kendisini mutlaka beklediğimi söyledim. Bu tür bilim adamlarımızın sayısının artmasını temenni ediyorum.
'ORTADA ÖLÜ VARSA YAKININA VERİLİR'
ERDOĞAN: Tasvip etmediğimi belirttim. Ayrıntılar önemli. Ancak bunun yapılması mazur görülemez. Buna değerlerimiz de müsaade etmez. Ortada ölü varsa, yakınlarına verilir ve hemen defnedilir. O şekilde davranılmaz. İçişleri Bakanlığımız'dan detaylı bilgi alacağım..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.