
‘PKK çok ciddi sıkıntı yaşıyor’
NATO Varşova Zirvesi gerçekten de tarihi kararlara imza attı:
1- Polonya, 3 Baltık cumhuriyeti (Estonya, Letonya, Litvanya) ile Romanya ve Bulgaristan'ın Rusya tehdidine karşı topraklarında NATO caydırıcı gücü konuşlandırılması talebi kabul edildi. Buna göre, Polonya ve 3 Baltık cumhuriyetinde 1000'er askerlik, 9 ayda bir rotasyonla yenilenecek birlik görevlendirilmesi kabul edildi. Polonya'daki birliğe ABD, Baltık cumhuriyetlerindekilere ise İngiltere, Almanya ve Kanada komuta edecek. Birlikler çokuluslu olacak, yani NATO'nun birçok üyesinin gönüllü katkısıyla oluşturulacak. Bulgaristan ve Romanya'ya ise 100-150 arası askerden oluşan kuvvetler gönderilecek.
2- NATO ile AB arasındaki işbirliği ve eşgüdüm yeni boyutlara taşınacak. Bu da Batı basınında aylardır iddia edilen AB'nin özel bir "ordu" kurması projesinin dolaylı doğrulanması anlamına geliyor. İlginç bir nokta: NATO ve AB'nin üyeleri eşitti: İkisinin de 28. Ancak Brexit ile AB'nin üyesi bir azaldı, Varşova'da Karadağ'ın üyeliğe kabulüyle NATO'nun bir arttı. Varşova'dan AB 27, NATO ise 29 üyeyle ayrıldı.
3- Transatlantik güvenliği, NATO üyesi ülkelerdeki sivillerin can güvenliğinin sağlanması için yeni önlemler ve stratejiler geliştirilmesi kararlarıyla, "Terörle mücadele"de de -galiba- yeni bir sayfa açıldı.
İşte böyle bir bilançoyla Varşova'dan dönerken ve de uçağımız Macaristan ile Romanya arasındaki bir yerlerden geçtiği sırada PKK'nın lider kadrosundan Bahoz Erdal'ın öldürüldüğü haberini aldıktan hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya geldik.
Söz önce Erdoğan'ın. Varşova Zirvesi'ni değerlendirmesi için...
'ZİRVE ÇOK YARARLI GEÇTİ'
Güneyden ve doğudan gelen tehditler bağlamında -ki bunu etraflıca ele alma imkânını bulduk- ittifakın istikrarı yayma kapasitesinin güçlendirilmesi, müttefik ülkelerin kapasite ve mukavemetlerinin artırılması hususlarında alınabilecek tedbirler üzerinde de durma fırsatını bulduk. NATO'nun özellikle terörizme karşı mücadelede şimdiye kadar olduğundan daha fazlasını yapmasının gereğini ısrarla vurguladık. Buna atıfla, özellikle ben de zirve sırasında, güneyde Suriye ve Irak'taki gelişmelerden de kaynaklanan duruma, delilleriyle birlikte ısrarla vurgu yaptım.
Bu husustaki görüşmeler, ittifak içinde de sürdürülmektedir. Müttefikler olarak, cari tehdit ve sınamalara karşı mücadele ederken aramızdaki dayanışmanın ve uyumun her zamankinden daha fazla önem taşıdığına dair ortak irademiz zirve bildirisiyle, siyasi açıklamalarda da vurgulandı. NATO ile Avrupa Birliği arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi vizyonuyla, alınabilecek ilave tedbirlere dair bazı öneriler üzerinde birlikte çalışılmasını da kabul ettik. Tabiatıyla, bu öneriler, hem NATO'da, hem AB içinde ele alınarak aralık ayındaki dışişleri bakanları toplantısına kadar gözden geçirilecek. Bizim açımızdan NATO ile AB arasında mevcut düzenlemelere ve çerçeveye özellikle bu düşüncelere riayet edilmek suretiyle hayata geçirilmesi esastır dedik. Bunun üzerinde de duruldu. AB'nin bilhassa, Brexit kararından sonra NATO'nun desteğine olan ihtiyacının daha da arttığını görüyoruz. Bu nedenle de, AB üyesi olan ve olmayan Avrupalı müttefiklerin tamamını bir araya getiren, ABD ve Kanada'yı da transatlantik bağlarla aynı ittifakın içine dahil eden NATO'nun konumu böylece güçlenmiştir.
NATO Varşova Zirvesi'ne iştirakimin ve bu kapsamda temasların gündemde bulunan önemli meselelere ilişkin tutumumuzun, beklentilerimizin ve önceliklerimizin izah edilmesi bakımından gayet yararlı olduğu kanaatindeyim. Biliyorsunuz, Kasım ayında, İstanbul'da NATO Parlamenterler Asamblesi toplanacak. NATO'nun bundan sonraki liderler zirvesine ev sahipliği yapmaya talip olduğumuzu da ifade ettik. İlgililer, yetkililer gerekli değerlendirmeyi yapacaklar, kabul ederlerse bundan sonraki liderler zirvesi İstanbul'da yapılacak."
Bize o türden bir talep gelmedi. Bizler, Afganistan örneğinde de görüldüğü üzere, genelde lojistik destek sağlıyoruz. Şu anda mesela, Kabil'deki havalimanının işletilmesini biz üstlenmiş durumdayız. "2017'nin sonuna kadar bu işi uzatabiliriz" dedik. Bu teklifimize olumlu bakılıyor. Dolayısıyla, Afganistan Kabil Havalimanı'nın işletilmesini biz devam ettireceğiz, öyle gözüküyor. Ama farklı yerlerde de lojistik destek talepleri olursa, onlar da gündeme gelmesi halinde ayrıca değerlendirilir tabii ki.
Evet, özellikle ikili görüşmelerde bu konuyu da konuştuk. Terörizmin ve teröristin uluslararası tanımının netleştirilmesi lazım. İsteyen istediği gibi bir terörizm, terörist tanımı yapmamalı, yapamamalı. Bu uluslararası hukuk literatürüne de oturtulursa, o zaman Türkiye'deki terör tanımıyla Almanya'daki tanım farklı olamaz. 20 yıl önce bu çerçevede bir tanımlama girişimi olmuş ama, o zamandan bu yana şartlar çok değiştiği için mutlaka güncelleme yapılmalı. Türkiye olarak biz terörle mücadele yasamızı, son 14 yıl zarfında, uluslararası yasaları da göz önünde bulundurarak hazırladık. Şimdi bizden bunu tekrar gözden geçirmemizi isteyenlere, mevcut şartların dikkate alınması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul'da havalimanındaki saldırının yaşandığı, daha öncesinde Vezneciler'de, Ankara Garı'nda, Gaziantep'te, Diyarbakır'da terör saldırılarının yaşandığı bir süreçte, yasanın esnetilmesi tabii ki doğru olmaz. Brüksel, Paris, Lahor, dünyanın her yerinde terör saldırılarının yaşanabildiği bir süreçteyiz. Tüm bunları kapsayacak şekilde bir terörizm ve terörist tanımının yapılması, bunun uluslararası hukuk literatürüne girmesi lazım. Tecziye edilirken de buna göre tecziye edilmesi lazım.
Geldi. Ben Suriye konusunu gündeme çok getirdim. DAEŞ, üzerinde ısrarla durulan bir konu, adeta bütün terör noktasında hedefe konulan şey DAEŞ. Ama ben, DAEŞ'in yanında, PKK'yı, PYD'yi, YPG'yi, DHKP-C'yi özellikle gündeme getirdim. İkili görüşmelerimde dedim ki, "ABD Irak'a girdiğinde DAEŞ diye bir örgüt var mıydı? O zaman sadece El-Kaide vardı. Ama DAEŞ, El-Kaide'nin çocuğu. Oradan çıktı." Nitekim şimdi ne oldu? El-Kaide eridi, ortalıkta artık DAEŞ var. Bazı küçük terör örgütleri de DAEŞ'te bütünleşmeye başladılar. DAEŞ böylece daha farklı bir şekilde güç topluyor, güç devşiriyor.
'SIKINTILARI GİZLEYEMİYORLAR'
Bize ulaşan bilgiler de bu yönde. Suriye tarafında, 14 kişilik bir ekiple birlikteyken öldürüldüğü biçiminde bilgiler söz konusu. Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar halen devam ediyor.
Bizdeki bilgiler, bunların iddia değil gerçek olduğu yönünde. Örgütün ciddi sıkıntılar yaşadığı ortada. Bu sıkıntıyı artık gizleyemez hale geldiler. Örgütten kaçmalar, terk etmeler de bundan kaynaklanıyor. Bunu, terörle mücadelede başarımızın etkisi olarak da yorumlamak mümkün.
'NEYE İHTİYAÇ VARSA GİDECEK'
Bayramlaşma esnasında Halid Meşal'le bir görüşmem oldu. Kendisi bizlere teşekkürlerini bildirdi. Tabii, o esnada, 14 bin tonluk bir gemi var. Bir sıralama yaptılar, önce oyuncak, giyim, gıdaya doğru gidelim denildi. Araçlar liman bölgelerine yanaşmışlar. Bugün bile orada dağıtım devam ediyor. Şimdi İbrahim Kalın Bey benim adıma bu işi takip ediyor. Hedefimiz ilk etapta her ay en az bir gemi gönderelim istiyoruz. Bu hususta İsrail tarafının da olumsuz bir yaklaşımı yok. Dolayısıyla gemileri göndermeye devam edeceğiz; gıdaydı, giyimdi, ne gerekiyorsa gönderilecek. Aradaki görüşme zinciri güçlendikçe bir taraftan inşaat olaylarına girmeyi planlıyoruz. Ki burada, sağlık sektöründe, hastaneler, okullar... Bizim için acil olan hastane ve okul. Zaten şu anda, bitmiş 1200 yataklı hastane var, onun iç donanımının siparişleri yapılmıştır, belki de yerleştirilmeye başlamış olabilir. İnşallah daha sonra onun açılışını da yapacağız. Elektrik ve su zaten anlaşmaya bağlanmıştı.
'GAZZE'YE ELEKTRİK VE SU...'
Elektrik noktasında Almanlar tarafından orada yapılmış olan bir 450 megawatt'lık bir çevrim santrali var, Enerji Bakanlığımız beş kişilik bir heyet hazırladı, gidip sıkıntı var mı yok mu gözden geçirecekler. O 450 megawatt'lık santral oraya rahatlıkla yetebilir. Alternatif olarak da, daha sonraki aşamada, denizden gemiyle enerji almak mümkün olursa ona da bakılacak. Su konusunda da, deniz suyu arıtma tesisi, sondaj yapılacak. İsrail de, biz de "Yılda 50 milyon metreküp su verebiliriz" dedik. Fiyat tekliflerini falan da istedik, onları da ayrıca bekliyoruz. Orada bir Türk-İsrail ortaklığında kurulmuş bir enerji santrali var, oradan da enerji alma şansımız var.
"ABD'DE OLANLARIN İZAHI YOK"
Hayra alamet bir gelişme değil. 7 ay içinde sivil ölümleri, 560'ı aşmış durumda. Bu sancıların kaynağında ne yatıyor, ne oluyor, ne bitiyor onu bilemem. Bunun analizinin iyi yapılması lazım. Bütün bunlar, dünyadaki bu mevcut gelişmeler karşısında, başta tabii biz siyasiler olmak üzere çok daha hassas çok daha dikkatli olunması gerektiğini gösteriyor. Terörist ile sivili ciddi bir şekilde ayırt etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Polis birçok yetkilerle donatılmalı, güvenlik güçleri birçok yetkilerle donatılmalı, onların da geleceğini düşünmek lazım elbette. Ama böylesi sınırsız bir yetki tabii ki olamaz. Siz bir insanı yere yatırıyorsunuz, ondan ehliyetini göstermesini istiyorsunuz, o da silahının cebinde olduğunu söylüyor, buna rağmen onu yerde yatarken elleri kelepçeli olduğu halde öldürüyorsunuz.
Aynı şekilde daha sonra yine yaşanan olaylar, bunların da izahı olmaz. Bana göre savunmasız insanların öldürülmesi kategorisine girer. Mesela, bir diğer olayda eşinin yanında, direksiyon başındaki vatandaşı öldürüyorsun. Bu tür eylemlerin izahı olmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.