Kıvırma Zekeriya!
MHK Başkanı insanların gözünün içine baka baka yalan yanlış şeyler söylüyor
İSPANYA MODELİ BİZE DE GELSİN
İspanya 'da yeni bir sistemi işletmeye başladılar. Kulüp başkanı kulüp bütçesinin %15'ini bankaya yatırmak zorunda. Banka mektubu da olmuyor. En ufak bir para sorununda federasyon bu paraya el koymak şartıyla harcayacak. Türkiye'de cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar mal bildiriminde bulunuyorlar. Ama ne kulüp başkanı ne de yöneticiler böyle bir zahmete katlanmıyorlar. Kesinlikle bunların da mal bildiriminde bulunmaları lazım. Bakıyorum, saçma transferler, arkadan yöneticiler bir ayrılıyorlar, kiminin borcu bir trilyonu geçmiş, kiminin borcu iki yüz-üç yüz milyon doları geçmiş... İstifa edip veya seçim kaybedip gidiyorlar ama bakıyorsunuz maşallah hepsinin maddi durumları koç gibi. Ama sorarsanız ağlarlar, ailemden, uzak kalıyorum diye. Tam Nasreddin Hoca misali. Nasreddin Hoca ile karşıdaki adam çorba içiyorlar aynı tencereden. Hoca'da kaşık var, karşısındakinde kepçe. Adam kepçeyi daldırıp daldırıp içiyor 'ooh öldüm' diyerek. Hoca dayanamıyor... 'Ver şu kepçeyi biraz da biz ölelim' diyor. Allah kimseyi öldürmesin ama spor kulüplerimizin kapısına da kilit vurulmasın.
YANKAYA'YA YANAŞSINLAR!
Özgür Yankaya, Burak Yılmaz'ın kafa golüne ayağıyla destek vererek yardımcı oluyor. Aslında o pozisyonu dikkatle izlediğinizde ayaktan evvel Burak topa kafa vururken, Özgür Yankaya da kafasını belinden geriye itip kafa vuruşunu yapıyor. Bundan sonra bazı takımlar ve bazı futbolcular Yankaya'ya yanaşsınlar. Sırtlarını değil yanlarını sağlam bir kayaya vermiş olurlar. Bir yardımcı hakem de doksan dakika boyunca ofsaytları kaçırmıyor. Ama öyle bir ofsayt bayrağı kaldırıyor ki görüntüye göre ofsayt değil. Bir takımın (Kardemir Karabükspor) puanları güme gidiyor.
1 MİLYON ÜYE YAPSAN NE OLUR?
Bakınız Fenerbahçe'de ve Beşiktaş'ta futbolcu atılmaları başladı. Bunun bir tek sebebi vardır. Teknik direktör olarak otorite noksanlığıdır. Bilic bariz tribüne oynuyor. Onun için de oyuna giren oyuncu (Mustafa Pektemek) girdikten on dakika sonra atılıyor. Hem de rakibine posta atarak, fedailik yaparak. F.BAHÇE'de İsmail'in durumu zor. O, iki ateş arasında. Kulüpte Aziz Yıldırım var, sahada Emre var. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. F.Bahçe seyircisi de bıktı. Emre ve Yıldırım hakkında taraftardan duyduklarım inanılır gibi değil. F.Bahçe seyircisi artık maçlara gitmiyor. 'Bıktık' diyorlar. Takım top oynamıyor ama öbür taraftan hep para ver, para... Neymiş? 1 milyon üye. 10 milyon üye olsa ne olacak, kulüp böyle idare edildikten sonra...
İKİSİ DE PENALTI
Uilenberg'in dişleri!
Gelelim penaltılık pozisyonlara... Berkay'ın pozisyonu net bir penaltı. Zaten Eskişehirsporlu futbolcunun sol kolu açık. Top geçmesin istiyor. Böyle çarpma olmaz. Ama 90+3'teki penaltıya gelince... Bir futbolcunun duruşunda kolları normal şekilde açıksa veya pozisyon icabı biraz açılmışsa top gelip kısa mesafeden çarpıyorsa bu penaltı değildir. Tamam. Ama 90+3'teki pozisyona çok net bakın. Hem de nereden biliyor musunuz? Karşı kale arkasından çekim yapan kameranın gözüyle. Eskişehirli oyuncu sağ dirseğini top geçmesin diye dışarı doğru hareket ettiriyor. Top da gelip vuruyor. O kadarcık hareket etmesi bile penaltıyı gerektirir. Aferin 60 metre arkadaki yardımcıya. Pozisyonu doğru süzmüş. Ama 5 metre önündeki hakem çözememiş. Çözemez de! Çünkü bu hakemin kafasında bin tane şey var. Çünkü çizmişsiniz hakemi, iki sene FIFA'dan düşürmüşsünüz. Bir türlü koşamamış. Sonra genç hakem yetiştirememişsiniz, tekrar almışsınız. Ve söylenene göre de tek iyi lisan bilen de buymuş. Yahu kardeşim! Ümit veren hakemi kursa gönderirsin 6 ayda bayağı bir İngilizce yapar. Ama Türkiye'de hep söylediğim bir sistem var: Çürük sistem. Bu hakemlerin çoğu birbiriyle akraba veya babadan oğla... Mesela Tolga Özkalfa'nın eniştesi Ünsal Çimen. Çimen nerede? MHK'de. Bitmedi. Bu Tolga Özkalfa diş hekimi. Bizim meşhur ithal hakem eğitimcimiz Jaap Uilenberg, İstanbul'da bir diş hekimi bulamıyor! Atlıyor uçağa İzmir'e gidiyor. Özkalfa'ya dişlerini yaptırıyor. Bunu duymayan kalmamış. Eğer doğru değilse söylesinler, ben haber yalanmış diye bu sütunlarda yazayım. Ama dedim ya öyle işler ki bunlar adamı şişler. Şimdilerde babadan oğla bir nur topu gibi çocuk daha yukarılarda. Hasan Ceylan'ın oğluymuş. Bu çocuk herhalde üst klasman hakemi. Ama daha çok üstlerdeki maçlara veremiyorlar. Ya iyice pişirecekler ya da torpille çabuk çıkardılar, gözden kaçırıp sağdaki soldaki maçlara veriyorlar. Babası da gözlemcilik yapıyor. Hayırlısı... Babadan oğla futbolcu çıkmıyor. Çünkü sahada kimse senin babanı sallamaz. Ama hakemlikte öyle mi? Babadan oğula tonla hakem geldi. Daha da vahimi bu babadan oğla hakemlerin bir kısmı da gözlemcilik yapıyorlar. Bir gözlemci, arkadaşı olan diğer gözlemcinin oğluna kıyar mı? Yani neresinden tutarsanız tutun, vıcık vıcık. Bu konuda zannediyorum Fırat Aydınus da Bülent Yıldırım da geçmişte sıkıntılar çekmiştir. Cüneyt Çakır ve babası Serdar Çakır'ın hala derneğe tonla borçları var. Sen, amatör maçlara çıkıp üç lira, beş lira ücret alan hakemlerden aidatlarını alıyorsun, Serdar Çakır ile Cüneyt Çakır'dan alamıyorsun ve onlar vermiyorlar. Bu hangi vicdana sığar, bilemem. Hani hakemler adaletli olacaklardı? Ben bu vecibelerini yerine getirmeyen insanlara nasıl güvenirim?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.