ÜLKÜ TAMER

Gazeteciliğe ilk adımlar

Günlük birkaç gazete yayımlanırdı Antep'te. En eskileri <ı>Gaziyurt, boyca en büyükleri de <ı>Demokrat <ı>Ülkü'ydü. (Faik Bey, 1960'da Demokrat Parti'nin devrilmesinden sonra gazetesinin adını <ı>Yeni <ı>Ülkü'ye çevirecekti.)
Gazete, benim okuduğum Dayı Ahmet Ağa İlkokulu'nun karşısında, bir otelin yanındaydı. Bir özelliği vardı otelin. Saz kızları orada kalırlardı. Her gün öğleden sonra eteklerini savurarak merdivenlerden iner, kendilerini bekleyen faytonlara binip "meçhul bir istikamet" e doğru giderlerdi.
<ı>Demokrat <ı>Ülkü'nün sahibi Faik Muhsinoğlu, çok ince, her zaman şık bir insandı. O sıralarda kısa pantolonla kapı önünde oynayan oğlu Mehmet de babasının mesleğini seçti, büyük gazetelerde, Anadolu Ajansı'nda etkin görevler aldı.
Gazetenin önemli yazarı Yaşar Özen'di. O kadar çok şey anlatırdı ki, "Bu genç yaşta bunların hepsini nasıl yaşamış?" diye sorardık kendi kendimize. Çok akıcı bir dili vardı. İstanbul'a taşındı. Haftalık dergilerde köşe yazıları yazdı.
Faik Bey'in baş yardımcısı Kovboy İbrahim'di. Sinemalarda çok kavga ettiği için Kovboy'a çıkmıştı adı. İyi yürekli, herkese saygılı, sevecen, mert, vurduğunu deviren, karanlık bir takım işlere bulaştığı zamanlarda bile nasılsa tertemiz kalabilen biriydi. "Komşu otel sakinleri "yle sadece o ilgilenirdi gazetede. Akşama doğru radyo başına oturur, "Haber Yazdırma Servisi" nin tek sözcüğünü bile kaçırmamaya çalışırdı. Anadolu basını için radyoda böyle bir program vardı o sıralarda. Bir takım haberler, ağır ağır okunarak yazdırılırdı. Gazeteciler de o haberleri ertesi gün kendi gazetelerinde yayımlarlardı.
Posta treniyle gelen gazeteleri İstanbul'dan iki gün sonra okurduk. Kovboy İbrahim, o gazetelerden kestiği bazı haberleri de koyardı <ı>Demokrat <ı>Ülkü'ye. Cumartesi günü Beyoğlu'nda bir kiracı ev sahibini mi dövmüş, İstanbul gazetelerinde pazar günü çıkan haberi biz salı günü görür, çarşamba günü bir de <ı>Demokrat <ı>Ülkü'de okurduk.
Antep'te klişeci yoktu. Ama resimsiz gazete olur mu! İki kutu klişe vardı bir köşede. İçlerinden biri seçilir, gazetenin ilk sayfasına özenle yerleştirilirdi. Altına da yazısı dizilirdi: "Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanımız Celal Bayar, dört ay önce Amerika'yı ziyaret etmişti. Yukarıda, Celal Bayar'ın ziyaret ettiği Amerika'nın Miami şehrinden bir manzara görülmektedir."
Bu kısacık resimaltında bile beşaltı dizgi yanlışı olurdu.
***
İstanbul'da Ahmet Emin Yalman'ın <ı>Vatan gazetesinde haftada bir "Sanat Sayfası" yayımlanıyordu. Antep'te <ı>Demokrat <ı>Ülkü'de neden yayımlanmasın!
O zaman tanıştım Faik Muhsinoğlu'yla. <ı>Demokrat <ı>Ülkü'ye bu öneriyi götürdüğümde.
Faik Bey'in canına minnet! Gazetenin bir sayfası, hem de beş para ödemeden, dolacaktı.
Cevat Özer'le kolları sıvayıp işe giriştik. Sanat sayfasını, uzun süre, hiç aksatmadan yayımladık.
Daha sonra bir diziröportaj hazırladım: "Elleriyle Okuyanlar". Antep'teki Körler Okulu öğrencileriyle uzun süre arkadaşlık ettim. Bir yıl sonra okulu ziyaretimde, altı yaşındaki Emine, sesimi duyar duymaz beni tanımış, "Ülkü Ağabey!" diye çığlığı basmıştı.
Bu arada bir de köşem oldu gazetede. Ayhan Sümer takma adıyla günlük yazılar yazıyordum.
Haftada bir de film eleştirileri. Daha önce İstanbul'da gördüğüm filmlerin eleştirilerini önceden hazırlıyordum. Böylece, eleştiri, filmin başladığı gün gazetede yayımlanmış oluyordu.
Chaplin'in <ı>Sahne <ı>Işıkları için yazdığım yazıda düş bölümünün üstünde uzun uzun durmuştum. Filmi bir de Antep'te göreyim dedim. O da nesi? Düş bölümleri olduğu gibi kesilip atılmamış mı!
Bir de <ı>Ağa <ı>Düşen <ı>Kadın olayı var. Bir kadınla iki adamın öyküsünü anlatan filmde hiç, ama hiç konuşma yoktu. <ı>Ağa <ı>Düşen <ı>Kadın, bu yanıyla İstanbul'da büyük ilgi uyandırmış, Şan Sineması'nda haftalarca afişte kalmıştı. <ı>Demokrat <ı>Ülkü'ye yazdığım yazıda, filmin bu özelliği üstünde uzun uzun durdum.
Ama yazlık sinemada, ayışığının altında kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı.
Meğer filmin işletmecileri, Anadolu kopyasını seslendirmişler. Oyuncular dudaklarını oynatmadıkları için onları konuştur amayınca, başka bir çare bulmuşlar.
Tanıtma yazılarıyla birlikte bir ses konuşmaya başlıyor, maç anlatır gibi filmi anlatıyordu:
"Adam, öteki adama hain hain bakmaya başlamıştı. Kadını iyice kıskanıyordu. Yumruğunu sıkarak deniz kenarına gitti..."
Filmin sonuna kadar da susmak bilmiyordu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.