HINCAL ULUÇ

Eğer gerçekten 'soykırım' yapsaydık..

"Ermeni soykırımı sözünün çok edildiği bu günlerde Kantocu'yla böyle bir şeyin mümkün olmadığını kanıtlamaya çalıştım. Ermeni soykırımının yapıldığı iddia edilen yıllarda Şamran Nıvart, Eliza Binemeciyan, Mınakyan ve Benliyan gibi onlarca Ermeni star, besteci, tiyatro yöneticisi ve saz üstadı İstanbul'da baştacı ediliyordu. Anadolu'da bir takım tatsız olayların olduğuna hiç kuşkum yok ama bir 'soykırım' olsa ünlü Ermeni vatandaşlarımız İstanbul'da nasıl el üstünde tutulabilirdi?. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazilerin Yahudileri yok etme çabaları sırasında içinde bir damla Yahudi kanı bulunan bir kişi, ne kadar büyük sanatçı olursa olsun, Almanya'nın herhangi bir kentinde, ya da işgal ettikleri bölgelerde boy gösterebilirler miydi?. Böyle bir şey düşünülemezdi bile.."
Haldun Dormen, 100'üncü temsile yaklaşan Kantocu'su ile, konuya kendi yorumunu böyle getiriyor, böyle ışık tutuyor işte..
Ve de Kantocu, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına, o yıllarda çekilenlere ve Mustafa Kemal Aydınlığının yurda ve İstanbul'a yayılmasına da parantezler açıyor..
Kantocu, Haldun Dormen'in, Lüks Hayat'tan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye koyduğu ikinci müzikal.. Bu defa yazan da kendisi, yalnız..
Başından sonuna ilgi ile izledim.. Merakımın baş sebebi de yetişemediğim, yetişmeme imkan olmayan Geleneksel Türk Tiyatrosu'na, Direklerarası'na, müslüman kızların sahneye çıkamadıkları günlere yapılan göndermelerdi..
O zamanın tiyatro dili ile "Oyun içinde oyun" olarak sahneye gelen Sezar Borjiya sahnesi benim için Kantocu'nun doruğu oldu mesela..
Daha o zamanlarda günü geçmeye, demode olmaya başlayan Tuluat Tiyatrosu'na selam yollayan Uğur Kıvılcım, Bilge Zobu, Saltuk Kaplangı'lı sahneler de öyle..
Selçuk Borak'ın dansları biraz aceleye gelmişti sanki.. Daha çarpıcı, daha çekici, daha akılda kalıcı danslar beklerdim.
Serpil Günseli'nin müzikleri de öyle.. Hoş.. Ama oyun bitip sokağa çıkınca, aklında ıslıkla çalmak istediğin bir şarkı kalmıyor.
Oysa mesela Hisseli Harikalar Kumpanyası'ndan kaç şarkı bugüne kaldı, artık klasik oldu?..
Ama iki şey var ki Kantocu'da unutmam..
Biri Mert Turak.. Harika bir yetenek.. Şarkı söylüyor, dans ediyor, oynuyor.
Hisseli Harikalar'da M. Ali Erbil'in rolünün benzerini oynuyor..
Belki de bu yüzden "M. Ali sıkı dur.. Veliahtın geliyor" dedirtiyor insana..
İkincisi Aslı Aybars..
Hayret.. Ben bu adı daha önce nasıl duymadım..
Olağanüstü.. Zaten Afife Ödülleri, Komedi, Müzikal dalında en iyi kadın oyuncu adayı olmuş, Nilgün Belgün ve Berna Laçin'in yanında..
İnsana "Ah New York, ya da Londra'da doğsaydı" dedirten bir müzikal oyuncusu, fiziği, sesi ve yetenekleri ile.. Olduğu her sahneyi çaldı..
Kantocu, sanırım gelecek yıllarda da sürecek.. Ama siz bir an evvel görmeye bakın, bana sorarsanız..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.