Adaletin bu mu Türkiye..
Savcı "Nitelikli yağmaya teşebbüs" suçundan dört sene istiyor. Yargıç "Fiil teşebbüsü aşmış, gerçekleşmiştir. Polisler tesadüfen geçmeseydi, ayakkabıları alıp gitmişti" gerekçesiyle, teşebbüsten değil, yağmadan, 10 yıla mahkûm ediyor.
Şimdi, bu kararı kendi adalet anlayışınız, hukuk bilgileriniz, vicdanınız açısından değerlendirebilirsiniz.
Benim yıllardır İngiliz mahkemesi kararını örnek verdiğim gibi, "Bu ceza, çocukların parkta özgür ve korkusuz oynama haklarını savunmak için verilmiştir" de diyebilirsiniz.
Ben başka şey söyleyeceğim..
Mukayeseli hukuk diye bir şey var.. Ondan söz edeceğim.
18 yaşındaki delikanlı, 14 yaşındaki çocuğa parkta rastlayıp, "Şu ayakkabını çıkar" diyeceğine, ehliyetsiz ve alkollü kullandığı arabasıyla kaldırıma çıkıp, orada çarpsaydı, inip yaralı olduğunu görünce orada bırakıp arabasına atlayarak kaçsaydı, giderken de, kazaya uğrayanların ayakkabıları ayaklarından fırlar ya genelde, o ayakkabıları da alsaydı, yaralı bıraktığı çocuk, kan kaybından ölseydi, ne olurdu?.
Örnek vakalar var. Belki göz altına alınır, ilk duruşmada tutuksuz yargılanmasına karar verilir, duruşma sonunda ertelenen bir seneye mahkûm olur, bir bilemedin iki ayla kurtulurdu.
Parkta "Ayakkabını çıkar" demenin cezası ise 10 sene!..
Şimdi, Türk Ceza Kanunu yürütmekle görevli Adalet Bakanı'na soruyorum..
Sizin vicdanınız ne diyor?.
Bu ceza kanununun değişmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?.
Bir eylem planınız var mı?.
Bu arada "Ayakkabını çıkar" davası 4 ayda bitiyor. Kızının gözü önünde öldürülen Kemal Türkler'in davası 30 yılda bitmediği için zaman aşımından düşerken..
Ceza Muhakemeleri Usulü ve mahkemelerin çalışmalarından da memnun musunuz?.
Adalet Bakanı'nın asli görevi sizce nedir?.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.