Şulebaş!..

Sevgili kuzen Sanem, bir sorunumu çözdü. Sanem, Ahmet Altan'ın kızı biliyorsunuz. Dede Çetin Altan, en büyük dayım Cemal'le dünürdü. Ahmet, mahalle komşu kızı olan kuzenimi almış, Sanem doğmuştu. Sonra ayrıldılar. Yani hısımız resmen, Altanlar'la..
Babasını okuyunca hafta sonunda, kızını atlamadım.. (Aslında tersi. Sanem Vatan'ın en okuduğum yazarı oldu. Çok çok iyi gidiyor. Babasının sadece birinci sayfa anonsuna bakıp geçiyorum. İmam bildiğini okuyor çünkü.. O enfes edebiyatçı Ahmet kayboldu..) Ben "Türban" demiyorum ya.. Başbakan da demiyor. Türban başka şey çünkü ve 2010'da Avrupa modasını götürdü. Fransız, Alman, İngiliz, İtalyan sosyetesi, 1930'ların başlığı türbana döndü, geçen sene.
Başbakan "Baş örtüsü" diyor. Ben onu da demiyorum. Çünkü baş örtüsü, baş örtmenin genel adı. Sadece Anadolu'da yedi yüz küsur çeşidi var. Kilis Müftüsü'nün eşi anneannem, bu "Sıkmabaş" tarzını bilemeden, göremeden öldü..
"Sıkmabaş" deyince de, alınanlar "Aşağılıyorsun" diyenler var. Yahu niye aşağılayayım. "Bir özgün isim bulun, onu diyeyim" diye bin yazı yazdım.
Sanem pazar günü özgün ismi yazdı.
"Şulebaş!.."
Bugün 73 yaşında olan, bizim üniversite yıllarının mücahitlerinden Şule Yüksel Şenler icat etmiş böyle bağlamayı. Sanem kendi mi bulmuş, başkasından mı nakletmiş, bilmem ama, "Şulebaş" diyor. Ben de sevdim..
Daha iyisi bulunana dek, "Şulebaş" diye yazacağım artık..