Çocuk Bayramı’nda iki çocuk ve..
23 Nisan günü öğleden sonra, hayatımın en mutlu anlarından birini yaşadım.. Bizim haftalık spor programı 90a'nın çekimleri Fulya'daki atv binasında yapılır. Çekim bitti. Stüdyodan çıktık.. Oto park için asansöre giderken, atv çalışma salonundan geçiyoruz. Masalarının aralarında koridorlar oluşmuş. O koridorlarda dünya tatlısı bir kız çocuğu dolaşıyor. 4-5 yaşlarında. Nasıl şirin, nasıl tatlı..
Gülerek baktım ona.. Elinde minik bir poşet var. Poşette de ince çubuk krakerler.. Bir tane çıkarıp bana ikram etmez mi?. Yürüdü, sıra başında bir meslektaşımız çalışıyor. Bir tane de ona.. Durdum, seyretmeye başladım.. Yürüdüğü koridor boyu yanından geçtiği herkese birer ikram.. Arada bir tane de ağzına atıyor. atv'cilerden bir genç kız tam benim içimden geleni yaptı. Eğildi, o küçük kızı nasıl sımsıcak kucakladı ve öpmeye başladı, yanaklarından.. Ve günün lafını söyledi..
"Seni yemeyelim diye bunları dağıtıyorsun değil mi?."
Annesi, ya da ablası, o gün Çocuk Bayramı ya, almış işe getirmiş herhalde.. Adını öğrendim.. Lara Aktürk!.
Sevgili Lara, can Lara, sönük, buz gibi, ruhsuz, cansız, coşkusuz bayramımı aydınlattı. 2019'un 23 Nisanından bana, yaşadıkça unutmayacağım bir anı bıraktı.
Tatlı, neşeli, sevecen, herkese koşan ve elindekileri herkesle "Paylaşan" Lara'yı unutmam mümkün mü?.
Ne muhteşem bir çocuk o!.
İbrahim, cömert davranmış. Bayram günü benim geçtiğim cadde ve bulvarlarda üzerinde hem de bir kattan öbürüne sarkacak kadar büyük üç bayrak asılı tek apartman yoktu. On binada bir falan, pencere camı kadar bir bayrak ya vardı ya yoktu..
Öylesine yaşamıyordu, İstanbul "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nı..
Gece de dolaştım şöyle bir. İstanbul'da bayram mayram yoktu..
Haberlere baktım gün boyu.. Bir İzmir, "Gavur" İzmir müthiş törenler yapmış. Bir İzmir çocuklara "Bugün bizim bayramımız" dedirtmiş. Onlarda "Çocuk Bayramı" coşkusu yaratmış..
Bir kız çocuğu "Ne olmayı düşünüyorsun" sorusuna cevap veriyor..
"Almanya Köln Üniversitesi'nde Tıp okuyup doktor olmak istiyorum."
Güzel.. Belki meraklı.. Araştırmış.. En kolay, en yakın Tıp okuyacağı üniversite Köln.. Belki Köln'de akrabaları, yakınları var, ondan. Ama pek çok çocuk, yabancı ülkede okumak ister. Hele, istediğini değil, puanını tutanı seçmek zorunda olduğun garip sistemli Türkiye'de yaşıyorsa..
Şaşmadım. Ama ondan sonra gelen bir cümlesi var..
"Ondan sonra belki de Alman vatandaşı olurum.."
Almanya'da doğan, ikinci, üçüncü kuşak çocukların Alman vatandaşı olmaları doğal.. Ama burda doğup büyüyen bir çocuğun "Almanya'da okur, sonra belki de Alman vatandaşı olurum" deyişi üzerinde bir durmak, bir düşünmek gerek!.
İktidarı, muhalefeti ile bu ülkenin tüm siyasileri düşünmeli.. İyi düşünmeli..
Bir gün uzun bir mektup yazdı bana.
"Ben sadece Türkiye'de mutlu yaşıyorum Hocam.. Ana vatanıma döneceğim.."
"Olur Bahri" dedim. Biz yakınları ona Bahri derdik.. "Dön ama tüm köprüleri atmadan dön. Sen burada bir ay, can dostların arasında, en güzel yerlere giderek, gezerek harika bir ay yaşıyorsun. Ama burada bir sene yaşadığın zaman, Almanya'da alıştığın, yaşadığın düzeni asla bulamayacaksın. Fena halde yadırgayacak, belki de vatanından soğuyacaksın.."
Bahrim, Alman Radyo ve Televizyonu'ndan istifa etmedi. İzin adlı ve kısa devre askerlik için geldi.. Altı ay kaldı Türkiye'de..
Dönerken "Allah razı olsun Hıncal Hocam. Hayatımı kurtardın" dedi.. "Benim Almanya'daki yaşama ve düzene alışmış kafamın burda mutlu olmasına imkan yok. Her yıl, aşkla özlemle gelir, bir ay tatil yapar, dönerim.."
Bir kalp krizi (Ki sebebi günde en az dört paket içtiği sigaraydı) onu genç yaşta aramızdan alıp gidene dek, hep vatan hasreti içinde, ama yılda bir ay o hasreti en güzel anlarla gidererek, mutlu yaşadı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.