Seneye buluşmak üzere Boğaziçim!.
Yıl 1984!.. Olimpiyat Oyunları için Los Angeles'tayım. Amerika, tarihin en masrafsız olimpiyatını yapmıştı, hemen hemen hiçbir şey inşa etmeden. Bütün yarışmalar mevcut tesislerdeydi. Olimpiyat Köyü olarak da UCLA Kampüsü seçilmişti. Hani o dünyanın en ünlü okulu.. University of California Los Angeles!.
Sevgili dostum, ışıklar içinde yatsın, Ertuğrul Akbay'la gitmiştim ilk o kampüse..
Kapıdan cennete girdim sandım..
Nasıl muhteşem bir güzellik.. Okul değil, bitmez tükenmez bir orman içinde bir tatil köyü..
Bizim bir lise binasından bozma, basket sahasından bile ufak minnacık bahçeli Mekteb-i Mülkiyesi'ni hatırladım, o cennete hayran hayran, şaşkın şaşkın bakarken..
Nasıl ama nasıl imrenmiş, gıpta etmiştim..
Sonra bir gün yolum Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne düştü..
UCLA halt etmiş.. Dünyanın en güzel kampüsü bizde yahu..
Bir defa o dünya güzeli, eşsiz Boğaz'a bakıyor..
İçindeki yapılar, mimari şaheseri antik binalar muhteşem..
Sonra, 22 sene evvel Evin İlyasoğlu hocamın daveti ile Albert Long Hall'e gittim..
Salonda Avrupa'nın en eski, en değerli 5 orgundan biri..
Orda bir konser izledim, bir çarşamba gecesi.. Ve o gün bugün, 22 yıldır hemen her çarşamba Boğaziçi'nde oldum..
Hayatımın ne mutlu saatlerini yaşadım orada.. Kendimi fahri Boğaziçili hissetmeye başladım..
Bir UCLA'li görsem kolundan tutup bu kampüse getirecek ve "Eat your heart out" diyeceğim.. Yani.. "Çatla sen!." Öyle bir hazinemiz var işte..
Konser de muhteşem geçmiş, Gürer Aykal Şefim, benim çok sevdiğim Dört Mevsim'i çaldırmıştı..
Vivaldi'nin Dört Mevsim'i insanı çarpan, hemen içine alan bir müziktir.
Alkışlar dinmemişti, salonda..
Ertesi sabah Gürer Şefim'le Erzurum kahvaltısı yapıyoruz..
Konseri konuştuk..
"Vivaldi'nin bu Dört Mevsimi'ni bin defa dinlesem bıkmam" dedim. "Hele de İlkbahar'ı!." Gürer Şefim güldü.. "Dinle o zaman" dedi..
Cumhurbaşkanlığı Senfoni'yi Nemrut Dağı'na götürmüşler.. Hani o devasa Tanrı heykellerinin altında konsere..
Çevre köylüleri tırmanmış dağa gelmişler. Müthiş bir kalabalık.. Vivaldi çaldırmış Şefim.. Dört Mevsim..
Bitti ki, bir alkış bir kıyamet..
Mikrofonu elime aldım.. "Kusura bakmayın, başka parça hazırlamadık.
Ama öyle coşkulusunuz ki, size bir şeyler çalmamız gerek" demiş ve sormuş..
"Hangi Mevsim'i tekrar etmemizi istersiniz?." "Tanrılardan birinin dibine bağdaş kurup oturmuş bir şalvarlı kardeşim yerinden doğruldu" diye anlattı şefim..
"Yerinden doğruldu ve 'Hele İlkbahar'ı çal da dinleyek, ağam' dedi."
Evin Hocam "Bu bir dünya prömiyeri" dedi.. 1718'den beri milyon kere çalınan bir eser nasıl Prömiyer olur ki?.
Eğer insanın içinde biraz yaratıcılık varsa oluyor..
Bu en sevdiğim eseri ben de bin kez dinledim..
Ama bu başkaydı..
Wigmore Hall'den aklınıza neresi gelirse oraya, mesela Kadir Dursun kardeşim sayesinde Fethiye dağlarındaki Arykanda Antik Tiyatrosu'na kaç Vivaldi, 4 Mevsim dinledim ben. Onlarca plak hariç..
Boğaziçi'ndeki en muhteşemi, beni en duygulandıranıydı.
Hepsinden ayrılan yanı da, 4 Mevsim bu defa seslendirilmedi, sahneye kondu.
Vivaldi'yi arpist Joy Smith'in anlattığı bir masal eşliğinde izledik.
İngiliz dili ve edebiyatı okumuş Joy, enfes bir aşk masalı yazmış..
Onu anlatıyor, salonda ve sahnede dolaşarak. Sahnenin üstündeki perdeye de üst yazıyla, türkçesi yansıyor.
Çok hoş bir aşk masalı.. Aşkın ölmezliğini en korkunç cadıların bile yenemeyeceğinin öyküsü.. Ama Joy, nasıl Vivaldi'nin 4 Mevsim öyküsüne paralel yazmış, kendi masalını.. Yani dinlediğiniz müzik adeta o masal için bestelenmiş..
İlk konserini dünyaca ünlü Londra Wigmore Hall'de veren Tercia Realidad, bu anlatıcılı uyarlamayı dünyada ilk defa Albert Long Hall'de sahneledi işte.
Gurubun solo kemancısı ve Şefi Jorge Jimenez ile, eşi, Arpist/ Anlatıcı Joy Smith düzenlemiş hem müziği, hem mizanseni..
Teşekkürler bu çarşambaları 22 yıldır hem de nasıl tırnaklarıyla kazıyıp yapan Evin Hocam..
Teşekkürler, yıllarca asistanlığını yaptığı Evin Hocam'dan sonra bayrağı taşıyacağını kanıtlayan Sevgili Çiğdem!.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.