Ailemizden bir Anneler Günü öyküsü!.
Kaynaştık.. Sonra annesi Şükran Fişekçi'yle tanıştık. Onunla da kaynaştık. Ardından ağbisi Fırat Erdoğan, İzmir'den İstanbul'a taşındı. Onunla da ahbap olduk.. Ne şirin aile bunlar.. Hepsi harika.. Yıllar yıllara eklendi, dostluklar kenetlendi. Şimdi adeta aile gibiyiz.. Bir de yeğen eklenerek.. Fırat'ın oğlu Atlas.. Aramız müthiş.. Şükran Hanım, öğretmen, zamanında.. İzmir'in efsane hocalarından.. Rastladığım öğrencileri anlattılar. Şimdi yazar.. Öykü yazıyor.. Roman yazıyor. Dizilere senaryo yazıyor..
Son romanı geçen ay çıktı.
"Sürgün Kuşlar.."
Kapağına kızının, Nehir'in resmini koymuş..
Romanını şöyle anlatıyor..
Küçük bir çocuk gibi itiraz etmeden yıkandı. Çok zayıflamıştı. Omur kemikleri tek tek sayılabiliyordu ve tüm vücudu çektiği işkencelerin izini taşıyordu.
Kürek kemikleri olduğu gibi dışarıdaydı.
Ağlamamak için zorluyordum kendimi.
İnsanlar nasıl yapıyorlardı bunları?
Tıpkı kendisine benzeyen, kendisi gibi bakan, gülen, ağlayan bir canlıyı nasıl incitebiliyorlardı böylesine.
Oysa hepimiz annemizin rahminde dokuz ay o tatlı sıvının içinde minicik bir fetüsten minicik bir bebeğe dönüşürken aynı yolculuğu tamamlamadık mı?
Süt dolu memeleri oburca emmedik mi? Masum birer bebekken nasıl oldu da acımasız canavarlara dönüştük. Anlayamıyorum. Bilemiyorum. Cevaplarını bilemediğim bu soruların karşısında boynum bükülüyor...
Olmadık. Olamadık. Yarım yamalak kaldık. Bu yüzden belki de hâlâ aşkı, sevgiyi, özlenenleri, öldüren çöl sıcağında bir damla su gibi arayışımız.
Ve bitmeyen sevdalarımız...
Denizlere... Yağızlara... Sürgün kuşlara...
"Sana haber vermeden, senden izin almadan resmini koydum diye kızdın mı bana" diye sormuş..
İşte Nehir'in cevabı.. Onu da okumanız lazım..
Biz koşturup dururken hayatın ortasında, annem bitirir dördüncü romanını...
Hiç demez ki ne oğluna ne kızına 'Bu kitap satsın, bakın yazdım.' Hem de öyle incelikli, öyle değerli akıtırken öykülerini, romanlarını..
Benim hassas, naif, utangaç, gücü kalbinde gizli annem, 'gül' tanem, 'inci' tanem.. O diyemez, beni de kendi gibi yetiştirdiği için aslında ben de diyemem ama işte kelimelerin gücü, orta avlularımızın şenliği, görünmez bağlarımızın şevki adına; okur musunuz onun kitabını?..
Hayatta en sevinerek ve en zorlanarak okuduğum yazar; annem Şükran Fişekçi Erdoğan.
Öyle can'ını, öyle çırılçıplak görmekten neden utanır insan?
Yaşadığı acılara, o kuzgun gözlerinin gördüklerine engel olamamış olmanın verdiği ağırlık, çaresizlik mi bu?...
Kuzgun gözlüm benim..
Ay kadınım..
Ay'dan kadınım..
Bana aşk'ı öğreten, Yüzmeyi öğreten,
ve 'herşeyi' sevebilmeyi öğreten uzaylım..
Şimdi sen benim resmimi kitabının kapağı seçtin diye ben sana hiç kızar mıyım?
Hem de babama ve dayıma ithaf ettiğin bu son romanına...
Seni seviyorum!
Canım kadın!
Senle benimkisi büyük aşk! Çok büyük aşk!
https://www.dr.com.tr/Kitap/Surgun-Kuslar/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001809028001
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.