Londra'da her gün 14 saat spor!

Londra Olimpiyatları'nı ilk günden beri takip ediyorum. Spora olan büyük sevgimle çok yorulsam da 14 saat süresince tüm imkanları zorluyorum. Bugüne kadar basketbol, voleybol, yüzme ve jimnastik en çok izlediğim dallar. Tabii ki ağırlık basketbol ve voleyboldaydı. Kadınlarda ilk defa her iki branşa da katılmamız dolayısıyla, -basketbolda erkekler maçlarının önemini gözönüne alırsak- buraya odaklandık. Yüzme tabi her zaman çok keyif verici ve önemli ama jimnastiğin temaşa zevki mükemmeldi.
Erkek basketbolda izlediğim maçlarda Fransa-Arjantin ve Rusya- İspanya mükemel mücadelelere sahne oldu. Atletizmde açılışı 100 metre final gecesinde yaptım. Usain Bolt yine uçtu. Olimpiyat öncesi son durumu hakkında çelişkiler vardı. Ancak yarı finaldeki performansı, kendine olan güveni ve son bölümde frene basmasıyla finali kazanıp rekoru zorlayacağını belli etti. Nitekim olimpiyat rekorunu kırıp ilk sırayı aldı. Sporcularımızın sadece bir madalya alması üzücü. Ama unutmayalım ki, Olimpiyatlara katılan sporcular buraya yeteneklerinin yanında olağanüstü bir çalışmayla geliyorlar. İlk defa katıldığımız takım sporlarında iyi mücadele ettik. Voleybolcular çok zor bir gruptaydı. Brezilya'yı elimizden kaçırmamız, Çin maçını kaybetmemiz ve Güney Kore'nin sürpriz Brezilya galibiyeti elenmemize sebep oldu. Eleştirilerim, çok kötü oynadığımız Çin maçı ve hep bizi zora sokan servis hataları olabilir.
Basketbolcularımız kapasitelerinin üzerinde mücadele ederek grubu ikinci bitirdi ama nasıl voleybolda ateşten bir gruba düştüysek basketbolda iyi bir gruba düştük. Çeyrek finalde rakip Rusya... Ekol bir takım, fizik olarak güçlü. En büyük handikapımız uzun oyuncu sıkıntısı. Bu, Rusya karşısında başımızı çok ağrıtacak. Bakalım zoru başarabilecek miyiz?