Paris cinayetinin arkasında İran mı var?
Fransa'da yayın yapan L'express Dergisi'nin araştırmacı muhabiri Eric Pelletier ve Türkiye temsilcisi Burçin Gerçek, ocak ayında Paris'te işlenen cinayet hakkında konuşmak için randevu talebinde bulunduklarında çok heyecanlanmıştım. Çünkü epeyce merakımı çeken ancak rahatsızlığım sebebiyle mecburen gündemimden düşürmek durumunda kaldığım söz konusu olayla ilgili yapılan soruşturmanın ne aşamada olduğunu öğrenme olasılığım karşıma çıkmıştı.
Gerçekten de boşa değilmiş heyecanım. Çünkü Paris'te yaşayan Pelletier bizim bildiklerimizden çok daha fazlasına hakimdi. Önce ben bütün bildiklerimi aktardım kendisine. Sonra da o, cinayetle ilgili resmi kaynaklardan edindiklerini anlattı. Çok uzun bir görüşme oldu. Hala tek zanlı olarak ortada duran Ömer Güney'in cinayetleri tek başına işlemiş olma olasılığının imkansızlığı konusunda üçümüz de hemfikirdik. Olay yerini bizzat gören, Paris polisinden cinayete dair tüm ayrıntıları öğrenen Pelletier'in de aklı çok karışıktı. Polise, savcıya kendisini Kürt Davası'na adamış biri gibi gösterme çabalarının ne kadar yalan olduğunu doğduğu toprakları ziyaretinde iyice çözmüş olan Pelletier'e göre Ömer Güney iyi yetiştirilmiş profesyonel bir tetikçi!
Görüşmemiz yaklaşık 2 hafta önce gerçekleşmişti ancak meslektaşlarımın emeğine saygımdan dolayı cinayetle ilgili onlardan öğrendiklerimi haber dergide yayımlandıktan sonra sizlerle paylaşmak istedim. Haber yayımlandı geçtiğimiz haftaki baskıda. Tebrik ediyorum çünkü gerçekten de takdir edilecek bir araştırmaya imza atmış L'exprees.
Sakine Cansız'ın tuttuğu günlükten, cinayet anında kurbanların ne giydiğine, öldürüldükleri anda hangi pozisyonda olduklarına dair birçok ayrıntının aktarıldığı haberde en dikkat çeken şey elbetteki Ömer Güney'le ile ilgili 20 Ocak'ta Paris Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilen e-posta! Söz konusu e-postayı yazan kişi kendisinin Almanya'da yaşadığını, Ömer Güney'i de oradan tanıdığını ve Güney'in kesinlikle MİT'e çalışan bir ajan olduğunu söylüyor. Bu son derece önemli bilgilerin aktarıldığı elektronik postanın peşine düşen Paris polisi ise e-postanın gönderildiği yerin yazıldığı gibi Almanya değil İran olduğunu tespit ediyor.
Başından beri cinayetle ilgili birilerinin İran'ı işaret ettiğini hatırlayınca bu bilgi bana çok enteresan geldi. Ya gerçekten İran bu işin içinde ya da birileri ısrarla İran'ı bu işin içine çekmek için komplo kuruyor. Bu ilginç ve yeni bilginin dışında cinayetle ilgili inanılmaz derin bilgilerin aktarıldığı haberin tamamını yer darlığından alıntılamam mümkün değil elbette. Ancak hala cinayeti kendisinin işlemediğini iddia eden Ömer Güney'in sıkı bir yalancı ve cinayet sırasında yalnız olmadığını işaret eden bir iki noktayı sizlere aktarmak istiyorum.
Cinayet üç kurban kadın da aynı oda içinde ve alçak bir sehpanın etrafında otururken işlenmiş. Boğuşma izi yok. Ortalıkta bir karışıklık yok. Bir yerleri karıştırma yok! Tek silahla ama toplam 10 el ateş edilmiş. Hepsinin kafasına 3'er ancak Fidan Doğan'ın bir de ağzına kurşun sıkılmış.
Evet, bir tek silahla pekala 3 kişiyi öldürmek mümkün ama hiçbir karşı koymanın olmaması ve kadınların üçünün de tek bir adam tarafından olduğu yerde vurulup öldürülmesi bana imkansız geliyor. Birinin bu cinayeti tek başına işlemesi için ışık hızı gibi olağanüstü bir güce sahip olması gerekiyor.
Neyse... Yazımı L'exprees'in cinayet araştırmasından alıntılarla bitirmek istiyorum. Hoşçakalın efendim...
"Cenaze günü kalabalık olacaktı. O gün PKK'dan üst düzey insanlar gelecekti. Temiz, pak olmak ve iyi görüntü vermek istedim!"
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.