- Mutlu evliliğe müziğin nasıl bir katkısı oluyor?
- E.G: Müzik çalarken ve dinlerken aklınıza yaşadığınız hiçbir sorun gelmiyor veya sorunları dert edinmekten kurtuluyorsunuz. Basit çözümler geliştiriyorsunuz birlikte. Müzik ikimizi de en mutlu eden ve rahatlatan şey...
- Birbirinizin tahammül edemediği müzikleri dinler misiniz ayrı ayrı?
- Ş.G: Dinliyorum. Mesela ben çok popçuydum.
- E.G: Şirin pop tarzı dinliyor ama ben klasik dinliyorum veya caz... Daha alternatif müzikler..
- Fazıl Say ile Ahmet Hakan'ın polemiğine katılsanız, siz ne söylersiniz?
- E.G: Arabesk de bir kültürdür. Üstelik arabesk bir toplumdan geliyoruz. Ben İstanbul'un en kaotik semti Fatih, Karagümrük'te doğdum büyüdüm. Arnavut göçmeniyim, Harun Kolçak, Fatih Erkoç benim sokak arkadaşlarımdı. 1976'da konservatuara girdim. Sıra arkadaşlarım Candan Erçetin, Sertab Erener... Bence açıklamada bir talihsizlik var, yani hayatta belirleyici olan müziktir. Babam 55 model Chevrolet kullanan bir taksi şoförüydü. Ben bir bahçıvan torunuyum ve o yıllarda, arabesk müzik içinde büyüdük. O zaman ekol hep arabeskti. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur arabeskiyle büyüdük. Ama güzel olan taraf da bugün bu eğitimden geçip hayıflanmadan, karşı durmadan, kendi sevdiğiniz müziği yapmak. Nabız isimli projemde birçok Roman müzisyenle çalıyorum. Müziğe karşı tavır alınmamalı. Çünkü müzik çok kültürlü ve insanların ruhuna en yakın şey.
- Pek çok ünlü ustayla çalıştınız. MFÖ, Sezen Aksu, Barış Manço, Nilüfer... Kiminle çalışmak çok zor?
- E.G: Nilüfer'le çalışmak zordur. - Atölyenize, perküsyon öğrenmeye gelen ve sizi şaşırtan farklı insanlar oldu mu?
- E.G: Olmaz mı? 65 yaşında bir talebem oldu. Hiç müzik çalışmamış bir kadın. Özel ders almaya geldi. Konuştuk, ağzım açık kaldı. Harleyci, paraşütçü, dalıyor, safariye gidiyor ve bir tek perküsyon bilmiyor. İnanılmaz bir karizma, üniversiteden emekli.
- Ş.G: Üç-yedi yaş arası çocuklar da var öğrencimiz. Konuşurken, yürürken, araç kullanırken, hep ritim kullanırız. Hayatın ritmini perküsyondan sonra daha farklı algılıyorsunuz. Mesela biz saat kullanmayız. Biyolojik ritimlerimizle yapıyoruz bunu. Hayatımız bir ritimler bütünü olduğu için, karı koca sabahları saat kurmadan kalkarız. Hep aynı saatte uyanırız.
- İstanbul'un ritmi nasıl?
- E.G: Dağınık, çok dağınık...
