- Batuhan'ın annesiyle nasıl tanıştınız?
- Ailem Almanya'da o zamanlar. Onları ziyarete gittiğimde Batu'nun annesiyle tanıştım. O 16 yaşındaydı, ben 19. Bir aşk, bir aşk... Babası izin vermedi bu aşka. Kaçtık biz Türkiye'ye. Kızı uzun süre aradı polis, reşit değil çünkü. Sonra Batuhan doğdu. Doğunca evlendik.
- Batuhan doğunca mı, iş güç sahibi olmaya mı karar verdiniz?
- O dönem ağır bir Anadolu zengini yerleşmeye başlamıştı İstanbul'a. Dedem Demokrat Partili olduğu için hapse girmişti. Burada okumak istememiştim. Çabuk bitirilecek bir okul bulmam gerekti. Ben arada bir yabancı dilim olduğu için yurtdışına gidip halı satıp geliyordum. Çok ciddi paralar kazanıyordum. Bu arada işlere başvuruyorum ama görünüş ve saçlar hep sorun oluyor. Sonuçta bir şirkete tercüman olarak girdim, üç ay sonra kâr ortağı oldum. Sonra da kendi şirketimi kurdum tekstil üzerine. Çok ciddi paralar kazandım.
- Peki müzik bir tutku anladım ama bar açma fikri nerden çıktı?
- Mojo, o zamanlar Next diye bir yerdi. Biz de Blue Blues Band olarak Hayal Kahvesi'nde çalıyorduk. 10 bin kişinin işvereni bir adam olarak geceleri gelip müzik yapıyordum. Bizim gruptan Kerim Çaplı zil istemiş çalıştığımız kulübün sahipleri de vermemiş. Ben de sinirlendim. 'En sonunda bana bar açtıracaksınız,' dedim, çıktım kulüpten. Bu lafımı duyan Hüseyin Sönmez 'Gel bir deneme yapalım,' diye seslendi. Next işte o zamanlar bizim barın ismi, bir baktım tam travesti kulübü gibi bir yer. Hemen değiştirdik, Mojo'ya dönüştürdük. Sene 1994 falan.
- Rock müzik biraz da kendinle ve etrafla kavga etme durumu galiba. Sizin var mı böyle anılarınız?
- Abim MS hastası olmuştu. O yakışıklı adam gitmiş, yerine elini kolunu tutamayan biri gelmiş. Caddebostan'da oturuyoruz o zamanlar, etraftakiler alay ediyor abimle. Ben sokakta kavgayı böyle öğrendim. Bir gün mayoyla yüzmeye gidiyordum, inşaattan herifler çağırdı beni, 'Gel yardım et,' gibilerinden. Gittim, elleri bacaklarıma falan değmeye başladı, anladım ki adamlar niyeti bozmuş. Bir demir buldum, nasıl giriştiysem o üç inşaat amelesine, kendimizi karakolda bulduk. Üçü de ağır yaralıydı. Bu olaylar beni bir noktaya getirdi.