FANATİK KADINLARI KISKANIYORUM
- Kadın fanatiklere de kızıyorsun. Erkek fanatikle bir kadın fanatik arasında fark var mı?
- Kızıyorsun demeyelim de kıskanıyorsun diyelim. Çevrendeki tüm fanatik adamlar o fanatik kadınlar için ölüp bitiyorsa, sen de onlara sinir oluyorsun işte. Alex'in eşi Daianne'i de sevmezdim. O ne zaman kocasına sarılmak için sahaya inse, bizimkilerin suratını, iç geçiren hallerini görmeni isterdim.
- Oğlun Kuzey'in bir fanatik olması seni nasıl etkiliyor? - Çocuk aşk. O ne yaparsa yapsın bana dokunmuyor. Tabii daha steril bir evde, fanatizm ve futboldan uzak büyümesini isterdim. Ama Ergun zaten öyle güzel bir baba ki fanatizmi görmezden geliyorsun. Kocamı çok seviyorum. Yoksa ne bu evlilik yürürdü, ne ben bugün bu kitabı gönül rahatlığıyla yazabiliyor olurdum. Ama bu arada hemen belirteyim, Ergun daha kitabın tamamını okumadı. Bir bölüm okuyor 'Ya bu kadarı da anlatılır mı Yasemin?' deyip kitabı fırlatıyor.
- Kocan bu kadar futbola düşkün, sen neden biraz da olsa futbolla ilgilenmedin?
- Nasıl ilgilenmedim? Tüm gün evinde Fenerbahçe TV açık olacak ve sen bir şey öğrenmeyeceksin, mümkün mü? Bana alt yapı da kim gelecek vaat ediyor? Ofsayt ne demek? diye sor, gayet güzel bilirim. Hatta bazen beynim öyle sünger gibi oluyor ki, oturup Ergun'la Fenerbahçe TV'de yayınlanan antrenman programlarını seyredip 'Bu formda, bu değil,' diye yorum bildirdiğim bile oluyor.
- Canım arkadaşım Ergun'u bana sorarsan her daim kibar, komik, şahane bir adamdır... Futbol onu bozuyor galiba ne dersin?
- Gerçekten şahane ve komik bir adamdır. Zaten bu yüzden onu çok seviyorum ya. Ergun evde maç seyrediyorken bile saniyeler içinde bana öyle güzel bakar ki, maçı da, Fenerbahçe'yi de unuturum. O bir saniye beni tüm gün götürebilir. Ergun Fenerbahçe'ye gösterdiği özeni bana da gösterir. Onu bu kadar çok sevdiğim için kitapta da anlattığım kayınvalidemin kaderini gönüllü olarak yaşamaya razı geldim...
Ölümden döndüm
- Futbol nedeniyle yaşadığın en sevimsiz hikaye nedir?
- Çok, hangi birini anlatayım. Kitapta da yazdım. Geçtiğimiz sevgililer günü Fenerbahçe'nin UEFA Avrupa Ligi 2. tur ilk maçı, deplasmanda Bate Borisov'laydı. Ben ne yaptım, bir taşla iki kuş vurmak için bizzat arayarak Kalamış Develi'de yer ayırttım. Bu hem maçı büyük ekrandan seyredebilir hem de güzel şeyler yiyebilirsin demek. Gerçi Develi'de verdiği paraya acımayan adam, elimde çiçeklerle diğer fanatiklerin yanında komik görünürmüşüm diye bana çiçek bile almadı. Bunlara gülüp, geçmeyi öğrendim çoktan. Takarsan delirirsin, çıkışın yok. Bu arada çok enteresan ama Fenerbahçe'nin şimdiye kadar 11 maçı Sevgililer Günü'ne denk gelmiş biliyor musun? Bir de Fenerbahçe'nin beni neredeyse ölüme gönderdiği bir hikayem var. Maç esnasında patlayan apandisitim ve yaşanan saatlerin toplamı. Zaten kitabın o bölümünü kim okumuşsa Vasfiye Teyze kesildi başıma, 'Ne çektin be Yasemin,' diye...
Oğlumun adı az kalsın Can Bartu olacaktı
- Oğlunun ismi Kuzey, nasıl böyle oldu anlatsana biraz...
- Allah korudu, ne diyeyim? Bizimkinin isim skalası belliydi. Başta Rüzgar koyacaktık, anlaşmıştık. Zıpçıktı bir arkadaşımız aman Rüzgar koymayın, eser gider deyince seninki ipleri eline aldı. Alex, Can Bartu, Aziz diye söylendi, söylendi. Hamileyim, zaten çok duygusalım, bu yüzden kura çekmeyi önerdi. Kura günü neredeyse çocuğumu doğuruyordum korkudan. 'Allah'ım lütfen sen koru,' diye diye kendi istediğim, onun da Kuzey Vargın nedeniyle katalım kuraya dediği Kuzey'i de yazdık. Sana bunu anlatırken dün gibi yaşıyorum inanır mısın! Hakikaten Allah'ın sevdiği kuluymuşum. Kuzey çıktı, şans işte. Kuzey'le şimdi Fenerbahçe civarında hangi parka gitsek inan ki en az iki-üç tane "Oğlum Can Bartu gel buraya" diye bağıran anne görüyoruz.